15 Eylül 2011 Perşembe

Gazze'ye papatya falı

Gidecem gitmeycem gidecem gitmeycem...
 
Erdoğan, önce "Gazze'ye gideceğim" dedi..
Sonra, "Mısır'a gidersem, Gazze'ye de giderim" diyerek, aslında gidemeyeceğinin ilk sinyalini verdi.
Ardından, "Gazze'ye gidip gitmeyeceğime Mısır'da karar vereceğim" diyerek, gidemeyeceğini kesinkes ortaya koydu.
Mısır'a gideceği gün ise ilan etti: "Gazze'ye ziyaretim söz konusu değil"
 
"Mısır'da karar vereceğim" demesinden 1 gün sonra, Mısır'ın Gazze ziyaretine zaten izin vermediği açıklandı.
 
Yukarıda özetlenen şu 1 haftalık "Gazze'ye gidip gidememe" meselesi bile, dış politikamızın nereye geldiğini göstermez mi?
Bağımsız olmayan bir dış politikanın varacağı yer işte burasıdır.
"Gideceğim" diye yola çıkar, 1 hafta sonra "Gitmem söz konusu değil" demek zorunda kalırsınız.
 
 
Erdoğan'ın şimdi "Mavi Marmara'ya saldırı aslında savaş sebebiydi" demesi de, dış politikanın iflasıdır.
Savaş nedeni ise, neden savaşmadın.
Değilse, neden "Savaş nedeni" diyerek kırmızı çizgini sildirdin.
 
Gazze'ye ablukanın geçmişi
+++++++++++++++++++++++
 
Gazze'ye abluka, İsrail ile devrik Mısır lideri Hüsnü Mübarek'in ortak eylemi idi.
Mısır, Refah sınır kapısını kapatarak ablukaya katılmıştı.
Mübarek yıkılınca, yeni Mısır yönetimi, sağlık gibi nedenlerle kapıyı kısmen açarak ablukayı hafifletti.
 
Mısır, kısmen açmış olduğu bu kapıdan Tayyip Erdoğan'ın Gazze'ye geçişine izin vermedi.
Bu durumda, İsrail'e "sert" çıkan Erdoğan'ın Mısır'a da kükremesi gerekmez mi?
 
Davos benzeri "İzin vermezsen ben de bir daha Mısır'a gelmem" demesi gerekmez mi?
Gerekmez, çünkü Gazze onun için sadece bir araç. Hangi görev için?
 
Türkiye'nin dengeleme görevi
+++++++++++++++++++++++++
 
Erdoğan'ın Mısır ziyaretinden en başta İsrail memnun.
İsrail Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü Türkiye Uzmanı Gallia Lindenstrauss bu memnuniyeti şöyle açıklıyor:
"Türkiye, Mısır üzerindeki olası İran etkisine karşı bir dengeleme görevi görüyor"
 
Erdoğan'ın Davos'taki çıkışından beri altını çizdiğimiz işte tam da buydu:
İran'ın bölgedeki etkisinin kırılması için, Türkiye'nin bu ülkeyi yalnızlaştırması, bunun için de bölge ülkeleri ile yakınlaşması.
Çünkü, bölgede Arap dostluğu kurabilmek için İsrail karşıtı olmak şarttı.
O halde Türkiye İsrail karşıtı çıkışlar yapmalı, Araplar da "İsrail karşıtı Sünni kardeşlerimiz varken ne diye Şii İran ile yakınlaşalım" deyip Amerikan denetimi altına girmeliydi.
 
Mısır gibi değişim geçirmiş, başındaki Amerikancı liderleri atmış ülkelerin İran ile yakınlaşmasını önlemek için yapılan bu manevraları ABD'nin 14 Mart'ta İstanbul'da AKP'ye düzenlettiği "Değişim Liderleri Zirvesi"ndeki konuşmasında Erdoğan şöyle açıklamıştı:
"Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki değişime yardımcı olmak, istikamet tavsiyesinde bulunmakla mükellefiz"
 
Yeni Eşbaşkanlık
++++++++++++++
 
ABD, BOP Eşbaşkanlığı'ndan sonra Erdoğan'a yeni bir Eşbaşkanlık daha verdi:
"Küresel Terörizmle Müczdele Forumu" Eşbaşkanlığı.
 
ABD'nin Erdoğan'a yeni bir Eşbaşkanlık vermesi, işlerin Washington açısından iyi gitmediğini gösterir.
Savaşta zor duruma düşen komutan, astlarına rütbe dağıtır.
 
+++++++++++++
 
14 Eylül 2011 Mehmet Ali Güller ufukotesi@ulusalkanal.com.tr
Aydınlık köşe yazısı.
(Yeşil renkli kısımlar tarafımdan yapılan eklerdir.
Yazı, tarafımdan kısaltılmıştır))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder