21 Eylül 2011 Çarşamba

Suçu Hakan Fidan'a yıkma çabası

Ali Serdar Bolat   19 Eylül 2011
 
Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı hakan Fidan, kendisini PKK'lılara: "Sayın Başbakanımızın Özel Temsilcisiyim" diye tanıtıyor.
 
Görüşme sadece MİT-PKK arasında geçmiyor.
Taraflardan biri olan Hakan Fidan, hem Başbakan'ın Müsteşar Yardımcısı, hem de bu görüşme için Başbakan'ın özel olarak kendisini temsil etmekle görevlendirdiği kişi.
CIA temsilcisini de unutmayalım. Hatta temsilciden öte, oturumu idare eder konumda.
İP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Esinoğlu, bu durumu şöyle özetledi:
"Kendi teröristiyle CIA başkanlığında görüşen iktidar"
Yani CIA - Tayyip Erdoğan'ın Özel Temsilcisi - MİT - PKK  dörtlü görüşmesi...
 
Dolayısıyla, "Hükümet görüşmedi, devlet görüştü" kandırmacası artık geçerli olmaktan çıkıyor.
 
Zaten Erdoğan, "Biz gönderdik" dedi ve ekledi:
"Hatası da olsa Hakan Bey'i böyle nedenlerle harcamayız. Kolay kolay adam yemeyiz"
Böylece Erdoğan, görüşmede hatalar varsa, bu hataların kendisine değil, Hakan Fidan'a ait olduğunu ima etti.
Suçu Hakan Fidan'a yıkmaya çalıştı.
"Devlet üzerine düşeni yapmaya devam eder, devlet karar verdiğini uygular" diyerek de yine Hükümeti olaydan sıyırmaya, sorumluluğu "devlet" denen görünmez nesnenin üzerine atma çabasında ısrar etti.
Bir türlü "Evet, bunlar benim ve Hükümetimizin yaptığı işlerdir" diyerek olayı üstlenmiyor
 
Ama bu çaba boşunadır.
Çünkü, görüşme tutanaklarını Hakan Bey mutlaka Başbakan'a göstermiştir.
Aksini iddia etmek olanaksızdır.
Eğer bu konuşmalarda kendi talimatları dışında bir konuşma olsa idi, Fidan'ı cezalandırır veya en azından terfi ettirmezdi.
Halbuki, bu görüşmeden sonra Fidan'ı Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı görevinden MİT Müsteşarlığı görevine atayarak terfi ettirmiştir.
Demek ki, Başbakan, o görüşmede Fidan'ın yaptığı konuşmalardan çok memnun olmuş. Hata falan yok...
 
Zaten, Fidan'ın Başbakan'ın talimatı dışında konuşmalar yapması düşünülemez.
Başbakan'ın düşüncelerini öylesine özümsemiştir ki, aynen onun gibi Öcalan'a "Sayın" demektedir.
 
Hem sonra Hakan Bey ve Fidan Hanım, PKK'lılara Hükümetin yaptığı uygulamaları anlatıyorlar.
PKK'ya özgürlük alanı açılması ve genişletilmesi, PKK'ya düşman olmayan Vali ve Emniyet Müdürlerinin tayin edilmeleri, PKK ile yapılan anlaşmalara uymayarak "PKK'ya düşmanlık ve şey" yapan kamu görevlilerinin PKK'nın şikayeti üzerine görevden alınmaları, mümkünse Ergenekon tertiplerine sokulmaları gibi bir çok şey Hükümetin yaptığı şeylerdir, bunları Hakan Bey ve Fidan Hanım yapıyor değillerdir. Böyle bir şey olamaz zaten.
 
Abdullah Gül de sorumluluğu MİT'in üzerine atma gayretine girdi.
"İstihbarat teşkilatımızın, Türkiye'nin en önemli meselesi olan böyle bir konuyla uğraşıyor olmasından daha tabii bir şey olamaz
Amaç terörü bitirmektir" dedi.
İşin içine o da Hükümeti sokmadı. Sanırsın ki MİT bu görüşmeleri Hükümetin emri ile değil de, kendi kafasına göre yapıyor.
Görüşmelerin içeriğini de Hem Erdoğan hem de Gül gözlerden saklamaya gayret ediyorlar
 
Sanırsın ki, "MİT'in böyle bir konuyla uğraşması doğru değil" diyenler var.
Konuyla uğraşması, PKK isteklerini kabul etmekle sonuçlanıyor, buna karşıyız.
--Terör örgütünün isteklerinin topluma nasıl kabul ettirileceği hakkında müzakereler yapılıyor,
--terör örgütüne özgürlük alanı açılıyor,
--terör örgütünün beğenmediği Vali, Emniyet Müdürü, komutan gibi devlet görevlileri görevden alınıyor,
--yerlerine PKK'ya düşman olmayan görevliler atanıyor,
--Anayasa PKK'nın isteği doğrultusunda değiştirilmek istyeniyor,
--Öcalan'a af çıkarılmak isteniyor,
--PKK yasallaştırılarak siyasi hayata katılmak isteniyor.
--PKK'ya "Meşru mücadelenizi siyasi zeminde yapın" deniyor, yani PKK'nın istekleri meşru kabul ediliyor.
Oslo toplantısında işte bunlar konuşuluyor.
Tarım Bakanı Eker de aynı şeyi söylemiş, "Federasyon vesaire meşru isteklerinizi Meclis çatısı altında konuşalım" demişti.
İşte karşı çıktıklarımız bunlar.
Bunlar gözlerden saklanarak: "Ne yani, MİT terörle uğraşmasın mı" diye saptırmaca yapıyorlar.
Yutmuyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder