11 Eylül 2011 Pazar

Türkiye'de demokrasi sona ermiştir

Ali Serdar Bolat   8 Eylül 2011

Demokrasi, kuvvetler ayrılığı demektir.

Sözkonusu kuvvetler şunlardır:
Yasama (Meclis)
Yürütme (Hükümet)
Yargı

 Demokrasilerde, Meclis ve Yargı, Hükümetin yaptığı işleri denetler.


Diktatörlüklerde Meclisin Hükümeti denetlemesi şöyle önlenir:
--Mecliste ya sadece Hükümetin izin verdiği kimseler bulunur,
  veya Mecliste muhalefet milletvekilleri olsa bile, Hükümet onların kendisini denetlemesine izin vermez.

Diktatörlüklerde Yargının Hükümeti denetlemesi ve Hükümetin istemediği yönde karar alması şöyle önlenir:
--Savcı ve Hakimleri atama ve görevden alma yetkisini Hükümet eline almıştır,
  istemediği kararları alan Savcı ve Hakimlerin yerini değiştirir,
  onların yerine Hükümetin istediği yönde karar verecek olan yandaş Savcı ve Hakimleri atar.
  Böylece demokrasilerin ana prensibi olan "Hakim Teminatı" ortadan kaldırılır.
  Hakim, verdiği bir karar yüzünden Hükümetin hışmına uğrayacağından çekinirse, vicdanına göre değil, Hükümetin isteğine göre karar verme durumunda kalacaktır.
  Yani, verdiği karardan dolayı zarar görmeyeceğine dair "teminat" ortadan kalkmıştır.
--Demokrasilerin diğer bir ana prensibi olan "Doğal Hakim İlkesi" ortadan kaldırılır.
  Bu, şu demektir: Davanın görüleceği mahkemeyi ve o mahkemenin Hakimlerini Hükümet belirlemez.
  Diktatörlüklerde ise Özel Mahkemeler kurulur, bunlara yandaş Savcı ve hakimler atanır.

Şimdi bakalım AKP Hükümeti Meclis'in kendisini denetlemesine izin veriyor mu:
Yeniçağ, CHP'nin geçen dönem Hükümeti denetlemek için yaptığı çalışmalar listelemiş. Buyurun:


Ne olmuş? AKP Hükümetinin yaptığı hatalı işleri denetlemek için CHP 450 den fazla önerge vermiş, bunlardan bir tanesi bile kabul edilmemiş.
267 Kanun teklifi vermiş, bunlardan bir tanesinin bile Meclis'te görüşülmesi (kabul edilmesi değil, sadece görüşülmesi) kabul edilmemiş.

Yani AKP Hükümeti demiş oluyor ki:
Meclis beni denetleyemez, ne istersem yaparım, yaptıklarım hakkında görüşme yapmam, açıklama yapmam.
Muhalefet kanun teklifi veremez. Sadece ben veririm.
Hatta kanun teklifi bile vermem, Meclis'in haberi bile olmadan Kanun Hükmünde Kararname çıkarırım, kendi partimin Milletvekilleri bile kanundan Resmi Gazete'de yayımlanınca haberdar olurlar.
Demek ki: Meclis'in tüm yetkileri AKP Hükümetinin elinde toplanmıştır.

Gelelim Yargıya:
"Hakim Teminatı" ve "Doğal Hakim İlkesi" ortadan kaldırılmıştır.
HSYK'yı kontrol altına almış olan Hükümet, Deniz Feneri ve Ergenekon örneklerinde gördüğümüz gibi, işine gelmeyen Hakimleri ve Savcıları değiştirmektedir.
Hükümetin yaptığı işleri denetlemekle görevli Yüksek Mahkemeler de AKP denetimine girmiştir.

Şu anda Türkiye'de hiçbir Savcı AKP'nin istemediği bir İddianame hazırlayamaz, hiçbir Savcı AKP'nin istemediği bir karar veremez.
Aksi halde sürülme, görevden alınma, daha olmazsa sahte bir delille Silivri'ye gidiş bileti kesilme veya bir kasetle rezil edilme seçenekleri gündemdedir.

AKP Hükümeti, Meclis'i ve Yargı'yı denetimi altına almıştır.
Meclis, AKP Hükümetini denetleme görevini yapamamaktadır.
Yargı, Hükümetin kesin kontrolü altına girmiştir.
"Kuvvetler Ayrılığı" ilkesi gitmiş, yerine "Kuvvetler Birliği" gelmiştir.
Meclis ve Yargı Hükümeti denetleyeceği yerde, Hükimet Meclis'i ve Yargı'yı denetlemektedir.
Demokrasinin ortadan kaldırılarak faşist özentili bir yönetim kurulması, "İleri Demokrasi" olarak yutturulmaktadır.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder