20 Temmuz 2012 Cuma

Bahçeli Bey katile katil diyemedi


Bahçeli Bey, basın toplantısında katilleri ve tahliyeleri savundu.
İşte söyledikleri:
 
"Özellikle üçüncü yargı paketinin yürürlüğe girmesiyle 12 Eylül öncesindeki olaylardan dolayı cezaevinde tutulurken tahliyelerine karar verilen bazı ülkücülerin maruz kaldıkları muameleler ve hakaretler bu çevrelerin nasıl haddi ve seviyeyi aştıklarını gayet net olarak göstermiştir”
 
Bahçeli Bey'e göre, katiller ülkücüdür. Bu katillere katil demek, hakarettir.
Tahliyelerine karar verilenler, Bahçeli Bey'e göre, katiller değil, ülkücülerdir.
Tahliyeleri eleştirenler ve  bu ülkücülere katil diyenler haddi ve seviyeyi aşmışlardır.
 
********
 
"Bu kapsamda nefret dehlizinde insanlıklarını kaybeden güruh, ülkücülerin ne katilliğini ne de faşistliğini bırakmıştır. Manşetler Bahçelievler’deki yedi TİP’linin öldürülmesini tekrar ısıtmış, bunun üzerinden ülkücü düşmanlığı yeniden hortlatılmak istenmiştir."
 
Katillere katil diyenler, ülkücülere katil demiş oluyorlarmış. Halbuki böyle bir şey diyen yok.
"Ülkücüler katildir" diyen var mı? Bahçeli Bey, "Ülkücülere katil diyorlar" diyerek katillerle ülkücüleri kendisi aynılaştırmaktadır.
Katillere katil diyenler, nefret denizlerinde insanlıklarını kaybeden güruh imiş.
"Katiller serbest bırakıldı" eleştirisini yapanlar, Bahçeli Bey'e göre, ülkücülere katil ve faşist demiş oluyorlarmış, ülkücü düşmanlığını hortlatıyorlarmış.
 
********
 
"Bir defa katillik gibi kabul edilemez bir hakaret ve suçlamayla ülkücüleri yan yana getirmeye çalışanlar, önce sicillerine bakmalı ve kanına girdikleri milliyetçilerin vebalini ödemelidir."
 
Bahçeli Bey'e göre işkence ile insan öldüren bu katillere katil demek kabul edilemez bir hakaret  ve suçlamadır.
Yukarıdaki sözlerinde olduğu gibi, burada da, Bahçeli Bey, kasıtlı olarak, katillere katil diyenlerin ülkücülere katil demiş olduğu gibi akıl almaz bir demagoji yapmaktadır.
 
********
 
"Bu itibarla bizim içimiz rahat, vicdanımız müsterihtir."
 
Bahçeli Bey, "O dönemde bir kısım ülkücüler ve solcular karşılıklı birbirlerini öldürdüler, katil oldular. Artık böyle şeyler olmasın. Bir daha o günlere dönmeyelim" gibi ortalığı yatıştırıcı şeyler söyleyeceği yerde, içlerinin rahat, vicdanlarının müsterih olduğunu söylemektedir.
Bu cinayetlerin işlenmesinden hiç bir pişmanlık duymadığı gibi, vicdanı da müsterihmiş. Pes artık.
 
********
 
"Bahçelievler olayının üzerinde tezgâh kurarak ülkücü avına çıkan ahlaksızlar, 1980 öncesinde binlerce milliyetçi-ülkücüye nasıl kıyıldığını insanlıkları az da olsa iflas etmemişse hatırlamaya çalışmalıdır."
 
Ülkücü avına çıkan kimse yok. Bu bir.
İkincisi, "Solcular ülkücü öldürmedi, solculardan katil çıkmadı, sadece ülkücüler adam öldürdü" diyen de yok.
Bahçeli Bey, son derece ilkel bir davranış olan kan davası geleneğini savunmaktadır.
Demek ki ülkücüler öldürülmüş, onlar da karşılık olarak solcuları öldürmüşler.
Ama solcuları öldüren ülkücüler katil olmamış.???
 
Binlerce ülkücü öldürülmüş imiş. Solcular da çıkıp binlerce solcunun öldürüldüğünü öne sürebilirler mazeret olarak.
Al sana 12 Eylül öncesi içine düşülen tuzak. Katilliğin mazereti olur mu? Neresi savunuluyor bunun?
 
Cinayet işleyen kişi sağcı da olsa, İslamcı da olsa, ülkücü de olsa, solcu da olsa, sosyalist de olsa katildir.
"Benim katilim iyidir, hatta katil bile değildir, senin katilin esas katildir" söylemini öne çıkarırsak, 12 Eylül öncesi moduna geri dönmenin yolunu açarız.
 
Bu cinayetler intikam cinayetleri değildir.
Yani bir veya birkaç ülkücüyü öldüren solcular tespit edilmiş ve kıstırılarak öldürülmüş değiller.
Öldürülenler, suçsuz kişilerdir. Sadece solcu oldukları için öldürülmüşlerdir.
Buna, kan bağına değil de siyaset bağına dayanan kan davası diyebiliriz.
İşte Bahçeli Bey, bu ilkel düşünceyi iftiharla savunmaktadır.
 
********
 
“‘Katilleri kurtarıyorlar’ Aydınlık, ‘Hiç mi vicdanınız sızlamıyor?’ Milliyet, ‘Katliamcılar dışarıda’ Sözcü, ‘Katiller özel reformla serbest’ Taraf, ‘Katiller demokrasisi’ Yurt gibi söz ya da başlıklar bazı gazete sütunlarında yer bulmuştur."
dedikten sonra, Bahçeli Bey, yukarıdaki "önce sicillerine bakmalı ve kanına girdikleri milliyetçilerin vebalini ödemelidir." sözlerini sarf etmektedir.
 
Diğer gazeteleri savunmak bana düşmez, ama Aydınlık, o kara günlerde sağ-sol çatışması tuzağına düşmemiş, herkesin okuluna gidebilmesini savunmuş, karşıt görüşte olanları okula almama uygulamasına şiddetle karşı çıkmıştı.
Aydınlık, ayrıca, birbirini öldürenlerin CIA - MİT tuzağına düştüklerini usanmadan yazmıştı.
Hatta, "Sağda ve solda vuruşanlar" yazı dizisinde, sağcı solcu olduklarına bakmaksızın cinayet işleyenleri krokilerle birlikte halkımıza açıklamıştı.
Kandırılarak terör tuzağına çekilmiş olan sol örgütler, bu yeüzden Aydınlık'ı ve Perinçek'i "ihbarcı" diye nitelemişlerdi.
 
Bahçeli Bey, mazeret olarak,
18 Eylül 1979 Adana Endüstri Meslek Lisesi lojmanlarında 6 ülkücü öğretmenin katledilmesi olayını ve
15 Mart 1978'de 5 ülkücü işçiye düzenlenen saldırıyı örnek göstermektedir.
İşte Aydınlık'ın bu cinayetler karşısında yaptığı yayınlar:
                                                          Aydınlık, 20 Eylül 1979
 
Bakalım Aydınlık ne yazmış:
"Katillerin cinayet anına kadar olayın meydana geldiği okulda saklandıkları sanılıyor"
"Katliam görgü tanığı katillerin Meydan Mahallesi yönünde kaçtıklarını"
 
Yani "katil, katliam, cinayet" kelimelerini kullanmış. "Solculara katil diyemezsiniz" dememiş.
 
Bir de Aydınlık'ın bu cinayet üzerine yaptığı yoruma bakalım: "MHP ve sahte solun iktidar mücadelesi"
Evet, sağda "öldür" emri veren MHP yönetimi, solda ise yönetim kademeleri CIA-MİT tarafından ele geçirilmiş olan sözde sol, gerçekte ise sahte sol olan örgütlerdi.
Aydınlık ve Perinçek gurubu bu kirli plana başından beri karşı durmuştur.

Aydınlık, "sağda ve solda vuruşanlar" yazı dizisi, 1979
 
5 ülkücü işçiyi öldüren sahte sol örgütler TİKKO ve Halkın Kurtuluşu ise Aydınlık tarafından işte böyle deşifre edilmişti.
 
Sahte sol örgütler ve MHP, bir planın yürütülmesi için karşılıklı cinayet işlemekle görevlendirilmiş sözde karşıt taraflardı.
 
********
 
Bahçeli Bey, bu demeci ile, kendisini savunmaktadır.
Bahçelievler emri, Bahçeli'nin emri idi.
Katliamda kullanılan araç, Ülkücü Gençler Derneği 2. Başkanı Mustafa Mit üzerine kayıtlı idi.
Bahçelievler, Beşevler, Ankara İTİA (Şimdiki Gazi Üniversitesi) ülkücülerin elindeydi.
Bölgenin "Ülkücü Komutanı", Devlet Bahçeli idi.
1978'de herkes şuna inanıyordu: Emri Bahçeli vermişti. Onun denetimindeki bölgede ondan habersiz eylemn yapılabilir miydi?
 
Bahçeli Bey, Mustafa Mit'i 2007 seçimlerinde Sivas'ta birinci sıradan aday göstererek cinayetle arasında bağ kurulmasını tekrar gündeme getirdi.
Katillerin cezaevi çıkışında MHP İl ve İlçe Başkanları tarafından karşılanması da onun bilgisi ve emri olmadan yapılamazdı.
 
********
 
Son olarak, Bahçeli Bey şöyle demektedir:
 
"12 Eylül öncesinde Marksist ve bölücü kesimin sayısız cinayetleri anayasal düzene karşı işlene tek suç kategorisine sokularak yalnızca bir cezaya çarptırılması, buna karşılık ülkücülerin suçlanmasına neden olan her olayın adli suç kapsamına alınarak ayrı ayrı değerlendirilmesigeçmişte haksız ve eşitsiz bir uygulamanın ortaya çıkmasına neden olmuştur"
 
Bu sözleri dinleyenler 12 Eylül'ün ne olduğunu bilmeseler sanacaklar ki, 12 Eylül'ü solcular yapmış.
Hayır beyefendi. Haksız uygulama yapılmadı.
Bu uygulama ile MHP ve Ülkü Ocakları'nın "Anayasal düzene karşı suç işleyen örgüt" muamelesi görmesi önlendi, yani MHP ve Ülkü Ocakları kurtarıldı.

Bahçeli Bey'in dediği gibi ülkücülerin işlediği cinayetler "adi suç" sayıldı, MHP ve Ülkü Ocakları'ndan emir alarak bu cinayetleri işledikleri gizlendi.
Yani Bahçeli Bey, diğer sol örgüt davaları gibi bir "MHP Davası" ve bir "Ülkü Ocakları Davası" olmasını mı tercih ederdi? Yok canım.
Tam demagoji.
 
********
 
"Ülkücüler olaylara karışmasın, ders çalışsın" dediği için Bahçeli Bey'in geçmişten ders aldığını, artık böyle olaylara karşı olduğunu sanmıştık.
Fethullah'a karşı bazı çıkışlarını da bağımsızlıkçı bir yola girdiği şeklinde yorumlamış ve desteklemiştik.
Hatta Bay Kemal'in Bahçeli'den ders alması gerektiği yolunda, MHP'yi cesaretlendirici yazılar yazmıştım.
Ama AKP'yi iç ve dış politikada (Kur'an dersi, Suriye olayı vs) can havliyle desteklemesi ve katiller konusunda aldığı bu tavır, yanılmış olduğumu göstermektedir.
Cila bir yere kadar gitti. Gerçek görüntü ortaya çıktı.
 
Bu eleştirim, MHP yönetimini kapsamaktadır.
MHP içinde yurtsever, milliyetçi sayısız kardeşlerimiz vardır.
Ancak, CHP içindeki yurtsever, Atatürkçü  kardeşlerimiz nasıl CHP'nin AKP'ye sol koltuk değneği olmasını önleyemiyorlarsa, bunlar da MHP'nin AKP'ye sağ koltuk değneği olmasını önleyemiyorlar.
Çünkü su başları tutulmuştur.
 
********

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder