19 Ocak 2013 Cumartesi

"Silahları gömün" talimatını AKP Milletvekili Arslan verdi


Orhan Aykut, aşiret ilişkileri vasıtasıyla yakınlık kurduğu eski AKP Milletvekili Abdullah Veli Seyda aracılığı ile tanıştığı İhsan Arslan'ın ekibine katılmıştı.
İhsan Arslan'ın AKP Milletvekili olduğu dönem en yakınında bulunan Orhan Aykut, Ergenekon kazılarında bulunan (!) silahların sırrını Aydınlık'a anlattı:
İşin içinde savcılar, polisler var.
 
2005'ten sonra başladılar gömmeye.
Ziir Vadisi'ne silahları AKP Milletvekili İhsan Arslan'ın emriyle Ankara İstihbaratı gömdü.
 
İstanbul ve İzmir'e de gömüldü. Örneğin Bedrettin Dalan'ı diskalifiye etmek, okullarını kapatmak için onun toprağına da gömdüler.
Poyrazköy'e de...

Aydınlık, 17 Ocak 2013

Biz otelde kalırken belgeler geliyordu. Manisa'dan yüklenen silahlar burada kayıt altına alınıyordu. Burada şu kadar, şurada şu kadar gömülmüş vs...
Manisa'da askeriyenin bir yerinden geliyordu bunlar.
Bu, büyük bir yapı. İçinde savcısı, hakimi, polisi, doktoru var.
İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer de aralarında.
 
Delil yok ya, silah gömdüler. Sahte belgeler yapıldı. O krokiler vs hep İhsan Arslan'ın ofisinde üretilmiş.
Türkiye'nin 81 iline de gömüldü. Kafasını kaldıran, bu silahlarla irtibatlandırılıyordu.
İhsan Arslan'ın yanında en az bin kişi çalışıyor.
 
Mustafa Dönmez'in bahçesindeki silahlar
++++++++++++++++++++++++++++++++++
 
Aydınlık soruyor, Orhan Aykut yanıtlıyor:
-- Yani askeriyenin mühimmatını ya da silahını alıp, Manisa'dan çıkartıyorlar, çeşitli yerlere gömüyorlar mıydı?
-- Evet, çeşitli yerlere, örneğin Erzurum'a, Muş'a da gömdüler. Krokiler ellerinde. Mesela Yarbay Mustafa Dönmez. Nereden biliyorum diyeceksiniz. İhsan Arslan'la kavga ediyor.
-- Ne kavgası?
-- Bunlar sapanca'da komşu. İhsan Arslan'ın korumaları Yarbay Dönmez'i tartaklıyorlar Sapanca'da. Bunlar birbirlerine giriyor, kavga ediyorlar, birbirlerini tehdit ediyorlar. İhsan Arslan bizzat emir veriyor. Ziir Vadisi'ndeki silahları onunla irtibatlandırıyorlar. Her şey ortada.
-- Bu kavgayla ilgili mi bunlar yaşanıyor?
-- Tabii ki. Birisi kavgadan, birisi solcudur, birisi Atatürkçüdür, birisi bilmem nedir. Bunlardan olmayanları tek tek topluyorlar.
-- Mustafa Dönmez'in Sapanca'daki evinden de bir takım mühimmat çıktı.
-- Kendileri koydurmuştur.
 
Anlaşmazlık yaşadı, hapse atıldı
+++++++++++++++++++++++++++
 
Orhan Aykut; 1963, Muş doğumlu. İstanbul Fatih’te ticaretle uğraştı. AKP Milletvekilleri İhsan Arslan ve Abdullah Veli Seyda ile aşiret ilişkileri nedeniyle yakınlık kurdu ve birçok milletvekiliyle ticaret yaptı.
Orhan Aykut, bir ifade nedeniyle İhsan Arslan ve dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ile anlaşmazlığa düştükten sonra Matkap operasyonu kapsamında 3 Ocak 2008 tarihinde saat 21.30 sularında eşofmanlı olarak evinin önünde otururken gözaltına alındı. Sabah 06.30’a kadar polis otosunda elleri arkadan kelepçeli olarak gezdirildi. Sonra da Halime Dayan adlı kişinin Fatih’teki ikametgahına polis zoruyla sokuldu. Orhan Aykut orada gözaltına alınmış gibi gösterildi. Polisin çektiği kamera kayıtları ve fotoğraflar medyaya servis edildi. Ekip, sevmediği kişileri bir çete komplosuna bulaştırıp mahkum ettirmekte uzmanlaşmıştı.
Aykut, hüküm giymeden 10 gün önce; 18 Mayıs 2010’da Başsavcı Ercan Başaran ve Metin Arda’ya ihbarda bulundu ve İhsan Arslan ve Ramazan Akyürek’in yasadışı dinlemelerin başında yer aldığını anlattı. Bundan sonra devlet içindeki bu yapılanmaya ilişkin bildiklerini anlatmaya başlayan Aykut’un başına gelmeyen kalmadı. Aykut’un 2 oğlu, ifadeden birkaç gün sonra tehdit edildi.
Orhan Aykut 57 aylık tutukluluğunun ardından 4 Ekim 2012’de Metris Cezaevi’ndeyken tahliye edildi.
 
Poyrazköy silahları kullanılamazdı
+++++++++++++++++++++++++++++
 
İstanbul 12. Ağır Ceza'da görülen Poyrazköy Davası'nın 23. duruşmasında, kazılara görevli olarak katılan askeri personel tanık olarak dinlendi.
 
Mevlüt Öncel:
"16 yıldır SAT'ta görevliyim. Mühimmat çamurlu suyun içinden çıktı. O mühimmat kesinlikle kullanılmaz. Su içinden çıkan mühimmatın patlama ihtimali olamaz."
 
Zaten arayanlar (!) da patlamayacağını biliyorlardı. Kepçe ile toprağı kazıyor, kazma ile bombanın üzerine vuruyorlardı.
İşte fotoğrafları: (Büyütmek için üzerine tıklayınız)

Ayrıntılar için ekteki  "Kazmayı bombanın gözüne vurdu" ve "Kuyular açılmadan içinde ne olduğunu bildiler" adlı word dosyalarına bakınız.
 
Ziir Vadisi kazılarında bulunan bombalar
++++++++++++++++++++++++++++++++++
 
Ziir Vadisi’nde kazılarla ilgili ortaya çıkan videoda, 12 Ocak 2009 günlü kazıları izleyen Sincan İlçe Jandarma Komutanı Binbaşı Tuncay Koçak ile Astsubay Başçavuş Alparslan Keleş'in konuşmaları duyuluyor. Komutanlar bulunan mühimatların sıfır olduğuna dikkat çekerek, polislerin ne bulacaklarını bildiklerinde hemfikir oluyorlar. Bulunan mühimmatın henüz kar görmediği, hatta ıslanmadığı, en fazla iki günlük (yani en fazla iki gün önce gömülmüş) olduğu sonucuna varıyorlar. Malzemelerin üzerindeki gazetelerin 11 Ocak günlü olduğu görülüyor. Halbuki, mühimmatın gömülü olduğu yeri belirten kroki Mustafa Dönmez'in evinde 9 Ocak günü bulunmuştu. Binbaşı, bunun bir tertip olduğunu "Eski kitaplar bunlar" sözleriyle anlatıyor. İşte o video:
 
Ziir Vadisi'nde bulunan mühimmatla ilgili videoda polisler, "datasheet" olarak bilinen bomba ile ilgili olarak 2 gün önce ABD'li uzmanlardan eğitim aldıklarını itiraf ediyorlar.
 
Polisler, Ziir'de kazı yaparken, aralarındaki konuşmada, Gölbaşı'na mühimmatı nasıl gömdüklerini anlatıyorlar
 
Bir polis arkadaşına ydınlatma mühimmatını tutanağa "bubi tuzaklı bomba" diye geçirmesi için talimnat veriyor
 
Ayrıntılar için ekteki   "Aramalarda Amerikalıların ne işi var"  ve "Gölbaşı ve Ziir Vadisi video kayıtları" adlı word dosyalarına bakınız.


Bavulu Pala'dan aldık, CD'leri Ankara'da ürettik
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++
 
Ali Serdar Bolat   17 Ocak 2013
 
Matkap Operasyonu kapsamında çete lideri olmaktan 5 yıl hapis yatan Orhan Aykut, 4 Ekim 2012 günü Metris Cezaevi'nden tahliye olduktan sonra, Balyoz sahtekarlığını Aydınlık'a anlattı
İşte özetle anlattıkları:


Aydınlık, 16 Ocak 2013

"Tarih: 2007 Ekim ayı    Yer: İstanbul Mövenpick Oteli...
1. Ordu Komutanlığı'nda 2003 Mart ayında yapılan Plan Semineri'ne ait dokümanları dönemin AKP Milletvekili İhsan Arslan ile birlikte teslim aldık...
Eski Deniz Binbaşı İskender Pala, yanında Amerikalı bir Senatör ile birlikte otele gelerek, dokümanları bir bavul içinde verdi.
O sırada Egemen Bağış da orada idi. İhsan Arslan ile birlikte oturuyordu. Fakat Egemen Bağış'ın bavul olayından haberi var mı, yok mu bilmiyorum.
İhsan Arslan'ın Ramazan isimli polis koruması ve şoförü de yanımızdaydı.
 
Ankara'ya İhsan Arslan ile aynı arabada gittik. Dokümanları İhsan Arslan'ın Dikmen'deki ofisine götürdük.
İhsan Arslan yolda sık Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'i arıyordu. Dikmen'e vardığımızda Ramazan Akyürek geldi. Belgeleri alıp 5. kata çıktılar. O katta yaklaşık 50-60 kişi çalışıyorduk.
Balyoz belgeleri ve iddianameler orada hazırlandı.
Sonra da Mehmet Baransu'ya teslim edildi.
 
İskender Pala sonradan İhsan Arslan'ın ekibine katıldı, oradan tanıyorum."
 
********
Soldan sağa:
İskender Pala, Balyoz bavulunu getiren eski Deniz Binbaşı. Uzun saçlı. İrticadan dolayı ordudan atılmış.
İhsan Arslan, eski dönem AKP Milletvekili 
Orhan Aykut, Balyoz sahtekarlığını ifşa eden kişi
 
********
 
Aydınlık - Bunu İskender Pala kabul etmiyor ama.
O.A. - Tabi kabul etmez. Adam bir suç işlemiş, burada bir çete var. Büyük bir çete. Kabul eder mi?
Aydınlık - Siz kabul ediyorsunuz ama.
O.A. - Ben adam gibi adamım. Kabul ederim.
 
Baransu'nun muhbiri de uzun saçlı
++++++++++++++++++++++++++++++
 
Taraf muhabiri Mehmet Baransu'nun Askeri Savcılığa verdiği ifadedeki uzun saçlı kişi ile İskender Pala uyuşuyor.
İşte Baransu'nun ifadesi:
"Muhbir bana emekli olduğundan bahsetti. 2003 yılında görevliymiş. 2006-7 gibi emekli olduğunu tahmin ettim. Saçları uzundu."

********

Ek dosyalar:

Kazmayı bombanın gözüne vurdu
+++++++++++++++++++++++++++++

Ali Serdar Bolat   19 Ocak 2011

Poyrazköy Davası duruşması. 12 Ocak 2011.
Sözde SAT komandoları darbe yapmak için silah gömmüş. İşte hikayesi:

Bomba İmha ve İnceleme Şube Müdürlüğü'nde görevli Polis Memuru Fevzi Fidan tanık olarak dinlendi.
Mahkeme huzuruna çıkam polis memuru süklüm püklüm duruyordu.
Sorulanlara çoğunlukla "Bilmiyorum, hatırlamıyorum" diye cevap veriyordu.
Hakimler de "Bilmiyorsan bilmiyorum de" diyerek tanığın cevap vermemesi için yardımcı oluyorlardı.

Sanık avukatları, gömülü silahların araması ile ilgili bir fotoğraf gösterdiler.
Fotoğrafta bir kazma vardı. Avukatlar: "Bu kazma burada niye duruyor, aramada kullanıldı mı?" diye sordular.
Tanık polis memuru: "Arkadaşlar oraya getirmşiler ama kullanılmadı" diye cevap verdi.

Bu arada beklenmedik bir şey oldu.
Tanığın dinlenmesi bitmeden duruşma ertesi güne atıldı. Bu, görülmemiş bir uygulama.

Ertesi gün tanık tekrar geldi.
Ama bu defa dimdik duruyor, kendinden emin. Bir gün önceki zavallı duruşu yok olmuş.

Avukat bugün başka bir fotoğraf gösterdi:
Gömülen silahların olduğu yer kazma ile kazılıyordu.
Avukat sordu. "Hani kazma kullanılmadı demiştiniz. İşte kullanılmış"
Polis memuru bir an durakladıktan sonra yine kendinden emin bir şekilde cevapladı:
"Evet ama mühimmatın olduğu yeri sarı bantla çevirmiştik, bantın dış tarafı işaretleniyordu kazma ile"

Avukat bu defa başka bir fotoğraf gösterdi
Bu fotoğrafta bir polis memuru bombanın tam üzerine kazma ile vuruyordu.
Avukat: "Patlamayacağını biliyor muydunuz?" diye sordu.
Tanık polis memuru kızarak: "Biz mesleğimiz için canımızı feda ederiz" diye çıkıştı.

Bombaları kendileri gömmüşlerdi.
Mühimmatın gömüldüğü yer dere yatağı idi.
Silahlar sular içinden ıslak olarak çıkarıldı.
Bombaların patlamayacağını bildikleri için korkmadan kazma ile bombanın gözüne vurabiliyorlardı.
"Canını mesleği için feda etmek" palavra idi.
Bomba ortaya çıkmış. Bu durumda bomba imha uzmanı gelir, patlatmamaya çalışarak etkisiz hale getirmeye çalışır.
Göz göre göre  bombanın gözüne kazma ile vurulur mu?

Polis memuru Fidan'ın pervasız bir şekilde yüksek sesle konuşmaya devam etmesi üzerine avukat şüphelendi ve sordu:
"Silahınız üzerinizde mi?"
Polis memuru "Evet" diye cevapladı
Hakim: "Mahkeme salonuna silahla girilmeyeceğini bilmiyor musunuz?"
Tanık polis: "Biliyorum ama unutmuşum"

Ama mahkeme heyeti ne polisin silahını aldı, ne de hakkında bir işlem yaptı.
Ergenekonculara karşı savaşan kahraman polislerimiz her türlü kanunsuzluğu yapabilirlerdi.
Bir gün önce süklüm püklüm duran polisin bugün niçin aslan kesildiği anlaşılmıştı. Bugün silahlıydı.
Ya kendini fotoğraflarla sıkıştıran avukatlara kızıp çekip vursa idi?

Mahkeme heyeti, tanık olarak dinlenen polislerin salondan çıkmasına izin verdi.
İfade vermiş olan polisler, dışarıda ifade vermek üzere bekleyen polislerle görüşüp ne sorulduğunu nasıl cevapladıklarını anlattılar.
Avukat Celal Ülgen: "39 yıllık avukatlık hayatımda ilk kez tanığın duruşma salonunun dışına çıkmasına izin verildiğini gördüm" dedi.
Bu davalarda hukuk olmadığı, kanun olmadığı, savcı, hakim ve polislerin ortak çalıştığı bir kere daha görüldü.

Hanefi Avcı ne demişti:
"Gördükleriniz savcı, hakim ve polis değil, bir örgütün elemanlarıdır"



Kuyular açılmadan içinde ne olduğunu bildiler
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++

Ali Serdar Bolat   26 Ocak 2011

Samanyolu ve TRT televizyonları büyük bir başarıya imza attılar.

Yarbay Mustafa Dönmez, bu büyük başarıyı duruşma salonunda açıkladı.

Silivri'deki Poyrazköy duruşmasında Dönmez Yarbay video sunumu yaptı.

Duruşma salonundakiler büyük bir hayranlıkla izledi:
Samanyolu ve TRT televizyonları daha Poyrazköy'de kazılar başlamadan, kuyuların içinde ne olduğunu söylüyorlar.
Kazılar başlamadan 15 saat önce...

Sonra kazılar yapılıyor...
Kuyulardan çıkan silah listesi, Samanyolu ve TRT'nin 15 saat önce söylediği listenin aynı...

Ne ileri görüş. Ne büyük başarı.
Mümtaz müneccimlik örneği.

Savcılar ve Hakimler şimdi Samanyolu'na ve TRT'ye soracaklar mı?
"Nereden biliyordunuz, siz mi gömdünüz bu silahları" diyecekler mi?
Haber yapanları mahkemeye çağırıp ifadelerini alacaklar mı?

Böyle rezalet dünya tarihinde görülmemiştir.
Tertipçiler, oraya buraya silah gömüp "Ergenekoncular gömdü, işte bulduk" diye yaygara yapmaktadırlar.
Ergenekoncular gömdü ise, gömülen silahların listesi sizde ne arıyor?

Rezalet en başından beri devam ediyor.
Ümraniye'de bir gecekondunun tavan arasında bombalar bulunduğunu ilan etmişlerdi.
Mahkeme salonunda, zabıt tutulması sırasında çekilen video filmi gösterildi.
Polisler, olay yeri zaptını gecekonduda değil, karakolda tutuyorlar.
Bir polis: "Gecekonduda yazdık deriz" diyor.
Diğeri de bu konunun önemli olmadığını şu veciz sözlerle ifade ediyor:
"Söz konusu Ergenekon ise s.... hakimi savcıyı"
Halbuki o zaman Ergenekon diye bir şey bilinmiyor. Ergenekon'a ait olduğu söylenen belgeler aylar sonra ortaya çıkmıştı.
Ortada Ergenekon diye bir şey yokken, polis memuru Ergenekon'u nereden biliyordu?

Cevap: Samanyolu ve TRT 15 saat önce silah listesini nerden biliyordu ise, o polis memuru da Ergenekon'u oradan biliyordu.

++++++++++++++++++++++++++++

Aramalarda Amerikalıların ne işi var
+++++++++++++++++++++++++++++

22 Şubat 2011    Ali Serdar Bolat

Yarbay MUSTAFA DÖNMEZ: "Tertipçi polisler dışarda biz içerdeyiz"


İkinci Ergenekon Davası tutuklusu Yarbay Mustafa Dönmez, tutuklanmasının üzerinden tam iki yıl geçtikten sonra 100. duruşmada savunmasına başladı.

Ergenekon davalarını polisin kurguladığı söyleyen Dönmez, aramaya katılan polislerin Amerikalılar tarafından eğitildiğini, arama görüntüleriyle belgeledi.

9 Ocak 2009 tarihli polis kamerası görüntülerinde, komiser olduğu anlaşılan kişi, aramadan iki gün önce Amerikalılardan eğitim aldıklarını söylüyordu.
(Bu video odatv'de yayımlanınca yöneticileri tutuklandı)

Görüntülerde, Komiser Serdar Yıldız  Amerikalı bir kişiye abi diyor ve savcılara küfrediyor.

Ziir Vadisi, Gölbaşı ve Poyrazköy'de arama yapılan yerlerde Amerikalıların ne işi vardır?
Yabancılar neden aramalarda bulunmaktadır? Bu olay neden araştırılmamaktadır?

Buralar jandarma bölgesi olduğu halde aramayı polisler yapmakta ve jandarma işe karıştırılmamaktadır. Niçin?
Aramalar niçin gece yapılmaktadır?

Başka bir videoda, olayı gözlemleyen Binbaşı ve Başçavuş aralarında konuşurken "Polislerin burada ne bulunacağını önceden bildiklerini, kar yağmış olmasına rağmen silahların kutularının bile ıslanmadığını, silahları örten gazetenin 2 gün öncesine ait olduğunu" söylüyorlar. Yani silahlar, Amerikalının verdiği dersten hemen sonra gömülmüş. Amerikalı, polislere onların bilmediği "dataşit" adlı bir silahı göstermiş, o silah 2 gün sonra aramada bulunuyor.

Dönmez, aynı seri ve kafile numarasını taşıyan yeşil renk ve 1987 üretim yılını taşıyan sis kutusu Gölbaşı'ndaki arama tutanağında gösterilmediğini belirtti ve şunları söyledi:

"Bu sis kutusu, benim talebimle değil, Emcet Olcaytu'nun talebiyle araştırıldı. Sizin bu olayla ilgili talimatınız daha ilgili yerlere ulaşmadan, polisler bu karardan haberdar oluyor ve bu olayın "sehven" meydana geldiğini belirten bir tutanak tutuyorlar. Ancak bu mühimmat Ankara polisinin elinde değil İstanbul'daydı. Gölbaşı, Ziir Vadisi ve Poyrazköy'de aynı sis kutusu bulunduysa bu, olayın arkasında polisin olduğunu göstermektedir. Bu olayı tertipleyen polisler dışarıda biz ise içerideyiz."

Bunun anlamı şu:
Aynı sis bombası İstanbul polisinin elinde iken Ziir Vadisi'nde bulunuyor.
Polisin elinde olan bir bombanın daha sonra aramada bulunması, bombayı polislerin gömdüğünü gösterir.
Tutuklu Emcet Olcaytu, mahkemeye dilekçe vererek bu olayın araştırılmasını istiyor.
Polisler bu dilekçeyi anında haber alıyorlar ve sis bombasının tutanağa "sehven" yazıldığını söyleyerek arama tutanağından çıkarıyorlar.
Al sana bir "sehven" daha... İstanbul polisinin elinde bulunan bomba "Ziir Vadisi'nde  bulundu" diye tutanağa "sehven" nasıl yazılır?
Her şey çok açık... Tertip meydanda.

Yarbay Dönmez'in dikkat çektiği ikinci olay, 472 adet 7,65 tabanca mermisinin tutanağa yazılmasının unutulmasıydı.
Dönmez, bu mermilerin daha sonra "sehven" denilerek tutanağa eklendiğini kaydetti.

Askeri Mahkeme durumu
+++++++++++++++++++

Genelkurmay Askeri Mahkemesi, Ziir Vadisi'nde bulunan bu silahlar için Yarbay Dönmez'e 4 yıl hapis cezası vermişti.
Askeri Yargıtya kararı bozdu, Mahkeme kararda diretti, Yargıtay tekrar bozdu.
25 Şubat'ta dava tekrar görülecek. Bu defa, Yargıtay'ın üzerinde durduğu "usule ve esasa ilişkin eksikler" Mahkemece tamamlanmak zorunda.
Odatv tarafından yayımlanan görüntüler de mahkemede gündeme gelecek.

+++++++++++++++++++++++++++++++


Gölbaşı ve Ziir Vadisi video kayıtları
+++++++++++++++++++++++++++++++

Ali Serdar Bolat   22 Şubat  2011


Polisler, Gölbaşı'nda bulunan mühimmatı kendilerinin gömdüğünü itiraf ediyorlar
Aydınlatma mühimmatını tutanağa "Bubi Tuzaklı Bomba" olarak yazıyorlar.
İşte ayrıntılar:


Saklıbahçe videosu
++++++++++++++++

Çelik Çelikyaman'ın hazırladığı haberde ilk video Ankara Saklıbahçe'de yapılan kazıdan.
Kazı sırasında polisler kendi aralarında konuşuyorlar.
10 Ocak 2009 tarihli videoda, bir polis, o tarihten birkaç gün önce yapılan Gölbaşı kazılarının durumunu soruyor.
Turgut adlı polis cevap olarak:
"Toplam şu kadardı. "Şu kadar malzeme gömün" dedi. Şu kadar toprak var"
diye cevap vererek mühimmatı nasıl gömdüklerini anlatıyor.

İşte o diyalog
- Öbür taraftan (Gölbaşı) bilgi var mı?
- Yok
- Bu kadar derinlikte çıktı
- Ha şu kadar işte
- Tabi tabi o kadar valla
- 15 - 20 santim
- He
- Toplam şu kadardı.
"Şu kadar malzeme gömün" dedi. Şu kadar toprak var.
- Kazmanın ucu (kadar) birşey.

http://askerhaber.com/video.php?id=495&title=pol%C4%B0s:-muh%C4%B0mmati-boyle-gomduk


Ziir Vadisi videosu
+++++++++++++++
Yarbay Mustafa Dönmez'in tutuklu yargılandığı davanın dosyasına giren videoda ise yine Turgut adlı polis ve arkadaşları, şubeye getirdikleri mühimmatı listeliyor.
Bu sırada Polis Turgut, eline aldığı aydınlatma mühimmatını inceliyor ve ardından, "Olsun sen yine de bubi tuzaklı bomba yaz" diyor.


İşte o diyaloglar
- Bubi tuzaklı bomba
-
Bubi tuzaklı bomba. Öyle diyelim.
-
Aydınlatma mühimmatı bildiğim kadarıyla.
-
Olsun sen yine de "bubi tuzaklı bomba" yaz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder