14 Nisan 2013 Pazar

Silivri'de yargıya darbe girişimi


ZAMAN gaz tenekesinin 9 Nisan 2013 günlü manşeti işte aynen böyle.
"Silivri'de yargıya darbe girişimi" yapılmış.

ZAMAN, 9 Nisan 2013


AKP kodamanları ve yandaş basın koro halinde "barikatları yıkmak suçtur" havasında.
Ancak, asıl suç, mahkemeleri dağ başında kurup barikatlar arkasına gizlemek değil midir?
 
Mahkemeler "halka açık" kuruluşlardır. Kanunlarımız böyle diyor.
İsteyenler mahkeme salonuna girip dinleyebilir, sesli ve görüntülü kayıt yapabilir.
 
Dağ başında, şehir merkezine 100 kilometre uzakta, tel örgüler arkasında, cezaevi içinde, isteyen herkesin izleyemediği, sesli ve görüntülü kayıt alınması yasak olan bir tiyatroya "mahkeme" denilebilir mi?
Hayır, mahkeme falan değil, burada bir tertip yürütülüyor, film çevriliyor, tiyatro oynanıyor.
 
Bu salonda, "mahkeme" adı altında, Türk Milleti'ne pusu kurulmuştur.
 
Sanıklar ve avukatları ve sanık yakınları bu tertibin başından beri:
-- Duruşmalar televizyon ve radyodan canlı yayınlansın.
-- Buna hayır diyorsanız, kayda alınsın. İsteyen TV ve radyo bunları daha sonra yayınlayabilsin
diye dilekçe üzerine dilekçe veriyorlar, ama mahkeme heyeti sanki sağır bir duvar.
 
İçeriye ses kayıt cihazı sokmak yasak, video kayıt cihazı sokmak yasak, fotoğraf makinesi sokmak yasak, cep telefonu sokmak yasak.
Maksat: İçerde oynanan tiyatroyu geniş kitleler görmesin, duymasın. Sadece göstermelik olarak içeri alınan 100-200 kişi duyabilsin.
Tertipçiler ise yalanlarını basın yayın organlarından kusmaya devam edebilsinler.
Yalanları, dümanleri, tezgahları ortaya saçılmasın.
 
Eğer haklı olsalar, eğer içeri attıkları komutanlar, aydınlar gerçekten suçlu olsalar, yandaş televizyonlar radyolar canlı yayın yaparlar, 24 saat tekrar tekrar gösterirlerdi.
Savcıların yalanlarının nasıl teker teker çürütüldüğü görülmesin, duyulmasın diye bu yasaklar konuyor.
Mahkemede dinlenen, seyredilen bantlar görülmesin, duyulmasın, istediğimiz gibi inkar edelim, çarpıtalım diye bu yasaklar konuyor.
 
İşte son çarpıtma örneği:

ZAMAN, 1 Nisan 2013


Gaz tenekesine göre, polislerin karakolda çektikleri ve mahkemede seyredilen videoyu sanıklar değiştirmiş.
Ümraniye'de bir gecekondunun çatısında bulunduğu iddia edilen ve Ergenekon soruşturmasının başlamasına yol açan el bombalarının "Olay Yeri İnceleme Raporu" karakolda düzenlenirken polisler tarafından çekilmiş olan video kaydında polislerden biri diğerine "Soruşturma Ergenekon olduğu zaman s.kerim Hakimi Savcıyı" diyordu.
Halbuki, Soruşturma Savcısı Zekeriya Öz, örgütün adının Ergenekon olduğunu Ocak 2008 tarihli bir belgeden öğrendiklerini söylemişti.
Ancak videoda konuşan polisler, 12 Haziran 2007 günü, yani Ergenekon Örgütü'nün adının Savcılar tarafından öğrenilmesinden 6 ay önde Ergenekon ismini bilmektedirler.
Nasıl bilmektedirler?
İşte, davanın tertip olduğunu gösteren ve duruşma salonunda herkes tarafından duyulan bu sözler, ZAMAN gaz tenekesine göre duruşma salonunda gösterilen orijinalinde yoktu, sonradan sanık Oktay Yıldırım tarafından eklenmişti.
 
Böylece, polislerin çektiği bir kamera kaydı, ZAMAN gaz tenekesi tarafından "Ergenekoncuların ürettiği kara propaganda delili" olarak sunuluyordu.
Bu ve benzeri inkar, yalan ve saptırmaları serbestçe yapabilmek için, duruşma salonunda kayıt yapılmasını istemiyorlardı.
 
Doğu Perinçek, video gösteriminden sonra söz alıyor: "Sayın Hakimler, Sayın Savcılar, polisler bize değil, size sövüyorlar, haklarında kovuşturma yapmayacak mısınız? diyordu.
Savcılar ve Hakimlerden bazıları yerde, bazıları önlerindeki ekranda bir şeyler ararmış gibi yapıyor, duymazdan geliyorlardı.
İşte böyle can alıcı sahneler görülmesin, duyulmasın, inkar edebilelim diye bu yasakları koymuşlardı.
 


Doğu Perinçek, 10 Nisan 2013 günlü Aydınlık köşe yazısında durumu şöyle özetliyor:
 
"Barikatları kuranlar, barikatları yıkanları "mahkemeyi bastılar" diye suçluyorlar.
Orada bir mahkeme bulunduğunu kime kabul ettirebilirsiniz?
Türkiye'nin 81 il merkezinin ve 600 küsur ilçe merkezinin hangisinde mahkemenin önünde barikat var?
Barikat kurduğunuza göre, "Burada mahkeme yok, gelin yıkın" diyen sizlersiniz."
 
"Barikat kurduğunuza göre, o barikatın arkasında mahkeme değil, başka bir şey var.
Halk, barikatın arkasında mahkeme olmadığını artık biliyor.
Halk, 6 yılın deneyimiyle gördü ki, o barikatın arkasında kendisine pusu kurulmuştur."
 
"Eğer ille de bir baskından söz edilecekse, Türk Milleti'ne pusu kuranlar, kurdukları pusuda basılmıştır."
 
"Yargı, Türk Milleti adınadır.
Türk Milleti'ni bölmek ve Anayasadan silmek için yürütülen tertibe hiç kimse "yargı" adını veremez.
Türk Milleti, 8 Nisan günü, milletin egemenliğine karşı kurulan barikatı yargılamış ve yıkmıştır."
 
"Tarihe bakarsanız, bütün barikatlar yıkılmıştır.
Barikatların birinci tunç yasası budur."
 
"İkinci tunç yasa: Hiçbir barikat örgütsüz yıkılmamıştır.
Daha doğrusu, örgüt olmasaydı zaten barikat kuran da olmazdı.
Biz barikatların yıkılacağını biliyorduk, çünkü örgütün olduğunu biliyoruz.
İşçi Partisi, zulmün barikatlarını yıkmak ve halkın yönetimini kurmak için kurulmuştur."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder