10 Temmuz 2013 Çarşamba

Mısır devriminin niteliği netleşiyor

Amerikancılar, Avrupa Birlikçiler, yobazlar, BOP Eşbaşkanları "darbe" diye feryat ediyor. Tek başına bu bile, olayın niteliği hakkında bir fikir veriyor.
Olayın özü şudur: Mısır'ın Tayyip'i gitmiştir. Feryatlar bu nedenledir.
 
AKP, CHP, MHP ve BDP (PKK), Mısır Devrimi'ni kınayan ortak bildiri yayımladılar. Milliyetçi (!) Bahçeli yönetimi ve Atatürk'ün partisi (!) nin yönetimi, bölücü PKK ile aynı bildirinin altına imza atmaktan çekinmediler. Maskeler bir kere daha düşmüştür.

İşte feryatlardan bir demet:

Demek ki, Mısır'da haçlı irticaya darbe indirilmiş. Buna terminolojide devrim denir.
 
Büyük Ortadoğu Projesi çamura saplanmıştır. İşte son durum:
"İki ayda gider" denen Esad, üç yıla yakındır gitmedi, dimdik ayakta. Irak'ta Maliki'nin yerine Irak'ın Tayyip adayı Allavi'yi geçirme denemesi başarısız oldu. Irak ordusu, Suriye'de terör eylemleri yapan El Kaide teröristlerine karşı sınırda operasyonlara başladı.  Mısır'ın Tayyip'i Mursi devrimle gitti. Katar'ın Tayyip'i Tani'yi kendi oğlu ABD destekli darbe ile devirdi. Suriye'deki teröristleri destekleyen Suudi İstihbarat Şefi Bender bin Sultan, İstihbarat Genel Karargahı'na yapılan saldırıdan sonra ortalıkta gözükmüyor, öldürüldüğü söyleniyor.
 
Katar - Suudi - Mursi - AKP - ABD cephesi sarsıntılar geçiriyor, çamura saplanıyor.
İran - Irak - Suriye - Lübnan - Hizbullah cephesi giderek güç kazanıyor.
 
**********
 
"Mursi ile ordu arasında bir fark yok" söylemini yerle bir eden olgulara bakalım:
 
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Mısır Devrimi için şunları söyledi: (4 Temmuz 2013)
"Ilımlı İslam münafıktır ve çökmüştür. Müslüman Kardeşler projesi münafık bir projedir, bir fitnedir. Fitnenin bilinçli toplumlarda sürmesi mümkün değildir.. "Siyasi İslam" olarak adlandırılan politika çökmüştür."
 
Hazreti Obama buyurdu: (4 Temmuz 2013)
"Mısır Ordusu ülkenin kontrolünü gecikmeden demokratik, sivil bir hükümete devretmeli. Ordunun Mursi hükümetini devirme ve anayasayı askıya alma müdahalesiyle ilgili derin bir kaygı içindeyim"
 
Amerika'nın Sesi (Voice of America):  (4 Temmuz 2013)
"Başkan Obama, demokratik yoldan seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi'nin ordu tarafından devrilmesi üzerine, Mısır'a yapılan Amerikan yardımının gözden geçirilmesi emri verdi."
 
Nasırcı kimliği ile bilinen ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Mursi'den sonra üçüncü sırada kalmış olan Mısır Halk Akımı Hareketi Lideri Hemdin Sabbahi, Reuters Ajansı'na konuştu:  (6 Temmuz 2013)
"Mısır halkı ile ordusu arasında uzun zamandır bir yabancılaşma vardı. Son olaylar (Mursi karşıtı gösteriler) bu yabancılaşmayı ortadan kaldırdı ve halkla orduyu bütünleştirdi. Mursi'nin devrilmesini "askeri darbe" olarak niteleyenler, Mısır halkına hakaret ediyorlar."
 
**********
 
İşte Amerikan planlarına vurulan en büyük darbe:
Mursi, Suriye ile diplomatik ilişkileri askıya almıştı.
Yeni Mısır yönetimi, Suriye ile diplomatik ilişkileri yeniden başlattı. Mısır Dışişleri Bakanlığı, haberi internet sitesinden duyurdu. Diplomatik ilişkilerin kesilmesi kararı Mısır'ın resmi kurumları tarafından değil, Mursi tarafından alınmıştı. Diktatör aklına eseni yapıyordu.
Suriye Enformasyon Bakanlığı, Kahire'deki Konsolosluğun 7 Temmuz Pazar sabahı çalışmaya başladığını bildirdi.
 
Mursi yönetimindeki Mısır, Suriye'ye cihat ilan etmişti. "Hizbullah Suriye'yi terk etmeli. Bu konuda çok ciddiyim." diyerek Lübnan'ı ve Esad'ın müttefiki Lübnan Hizbullahı'nı tehdit ediyordu.
Aynen Tayyip Bey'in yaptığı gibi, Mursi, Suriyeli sığınmacılara kapılarını açmıştı. "Mısırlılar Suriye'de savaşmakta özgürdür" fetvaları veriliyor, insanlar Esad'a karşı savaşmaya özendiriliyordu.
Hatta, saygın din adamı Şeyh Yusuf Kardavi, Suriye'ye karşı ilan edilen cihata karşı çıktığı için "istenmeyen adam" ilan edilmişti.
Yeni yönetim, Suriye'den gelen 267 kişiyi havaalanından geri çevirdi. Teröristlere ve yardakçılarına Mısır'ın kapıları kapanmıştı. Cihat sona ermişti.
 
"Ha Mursi, ha ordu, ne farkları var?" diye soran arkadaşlar herhalde farkı görmüşlerdir.
"Ordu Amerika'dan her yıl 2 milyar dolar yardım alıyor, generaller bu paradan otlanıyor, ticaret yaparak gelir elde ediyorlar" diyerek Mısır ordusunun Amerika'dan bağımsız hareket edemeyeceğini düşünen arkadaşlar yanıldıklarını herhalde anlamışlardır.
Asya-pasifik cephesi güçlenmekte, Atlantik cephesi zayıflamaktadır.  Amerika'nın her şeyi kontrol altında tuttuğu altın çağlar sona ermiştir. Atlantikçilerin "Ortadoğu" adını verdiği Ön Asya'da ABD düzeni çökmektedir.
 
Stalingrad, Hitler'in sonunun başlangıcı olmuştu. Suriye, Amerika'nın Stalingrad'ı olmuştur.
 
Doğu Perinçek, süreci şöyle anlatıyor:
 
CFR namlı ABD mafyasının üyelerinden Richard Haas:
"Mısır, Suriye ve Ürdün'de mevcur ve olası krizlerde ABD'nin elinden bir şey gelmeyecektir.
Konu toplumun ve politik sistemin değişimi olduğunda, tüm çabalara rağmen, ABD'nin başarabileceklerinin çok sınırlı olduğunu görmeliyiz."
(Milliyet, 2 Temmuz 2013)
 
ABD Eski Dışişleri Bakanı Bayan Madeleine Albright:
"Şu an Ortadoğu'da yaşananlar bizim ömrümüzde göreceğimiz en büyük değişiklik olabilir. Hatta, Sovyetler'in çöküşünden bile büyük olabilir."
 
ABD, Suriye'den başlayarak, iplerin ucunu kaçırmıştır ve çözüm üretememektedir.
Bu defa çöken düzen Sovyetler değil, ABD'nin kurduğu düzendir. İşçi Partisi 2010 Kongre Raporu'nda vurguladı: ABD artık savunmaya geçmiştir. Suriye'deki gibi saldırıları, savunma içindeki saldırılardır. ABD, stratejisini bu nedenle yeniledi: İki cephede aynı anda savaşamayacağını resmen ilan etti. ABD, Asya'nın Pasifik ucuna odaklandı. Ortadoğu'da alet kullanmaya başladı. Teröristler, AKP ve Katar gibi.
 
Ancak Suriye, Türkiye ve Mısır'da ABD denetimi kaybetmiştir. Herkes hesabını Ön Asya'daki büyük devrimci yükselişe göre yapmalıdır.
Bakınız:
 
*********
 
"Ne Mursi ne Sisi" saçmalığı   9 Temmuz 2013
 
Mursi için ağlayanlar: Tayyip, Kılıçdaroğlu, Bahçeli, Öcalan  5 Temmuz 2013
***********

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder