8 Şubat 2014 Cumartesi

Faili meçhuller konusunda Öcalan'ın itirafı

Öcalan AKP üzerinden MİT kontrolüne girdiği için "Hakikatları Araştırma Komisyonu kurulsun" diye vay veriyor. "Faili meçhul Kürt cinayetleri aydınlansın" diye yaygara koparıyordu. AKP destekli Fethullahçı Savcılar da, bu cinayetleri yurtsever komutanların işlediğini ispatlamak için var güçleri ile çabaladılar. Komutanlar suçlanıyor, orası burası kazılıp toplu mezar aranıyor, Türk Ordusu'nun komutanlarının katil ilan edilmesi için her şey yapılıyordu.

                                                         Aydınlık, 7 Şubat 2014

Ancak, Öcalan, İmralı'da yurtsever komutanlarımızın denetiminde olduğu dönemde, 1999 sorgusunda, faili meçhul cinayetleri PKK'nın yaptığını Albay Hasan Atilla Uğur'a şu sözlerle itiraf etmişti:

"...bizim içimizde de sapık adamlar oluk oluk kan akıttılar. Binlerce bizim insanlarımızı ve askerleri katlettiler. Anlamsızdı. Ben, "şiddet yüzde 95 hata idi" demiştim. Şimdi avukatlar gelmişler, buna karşı çıkıyorlar ve "O yüzde 95'e de sahip çık" diyorlar. Ben bunu yapamam."

Bu sözlerle, PKK'nin işlediği cinayetleri bir çırpıda "PKK içindeki sapık adamlar"ın üzerine atarak, tereyağdan kıl çeker gibi kendisini temize çıkarmaya çabalıyor. "Avukatlarım o cinayetlere sahip çıkmamı istiyorlar, ben bunu yapamam" diyor.

***********

PKK üst yönetiminde lider olabilecek kapasitedeki herkesi ortadan kaldırdığını da şöyle itiraf ediyor:

"Ben, Suriye'de benden sonra oynayabilecekleri tek bir adam bırakmamaya dikkat ettim... Cemil Esad ile dirsek temasına girdim. Çünkü nerede ise ayağımı kaydırıyorlardı. İşte o zaman tedbirimi aldım... Suriye, alternatif bulamadığı için bana mecbur kaldı."

Lider olabilecekleri öldürtüyor ki, Suriye kendisinin yerine koyacak başka adam bulamasın, ona mecbur kalsın. Bu taktik sadece Suriye için değil, emrine girdiği, taşeronluğunu yaptığı diğer devletler için de geçerli.

***********

Kendi yerine geçebilecek kapasitede görmediği için öldürtmediği PKK yöneticilerini de, ne olur ne olmaz diye, aşağılıyor, kötülüyor ve değersiz göstermeye çabalıyor:

"Bir Cuma'ya (Cemil Bayık), bir Botan'a karşı, bir bizim Osman'a karşı, bir Ebubekir'e karşı, bir Duran'a, Duran Kalkan'a karşı yürüttüğüm mücadeleyi küçümsememek lazım. Korkunç adamlardır."

"Yalnız Osman değil, bütün merkez, eğer gerçekten ben olmasam, örgütü terk edebilirler. Cuma (Cemil Bayık) bana göre yani fazla politik değil. Parmaklarında oynatırlar, farkında bile olmaz."
"... biraz ütopiktirler..."

"Kardeşim Ferhat kod adlı Osman'ı İsfahan'a çekmeye çalıştılar. 93'ten beri bunlarla mücadele ediyorum. Cuma'yı kontrol altına almak için çalıştım. Talabani'nin onun üzerinde çok çalışması vardı."

***********

"PKK'yı ortadan kaldırırım" diyor. Yeter ki idam edilmesin. İşte o korkunun dışavurumu:

"Devletin hizmetinde dev gibi bir demokratik çalışmayı şimdi yapabilirim. Şimdi bunu yıkmaya çalışıyorlar aslında. Asılsam bile size her zaman teşekkür edeceğim."

"Merkez Konseyi, silahlı olanları da dahil, bakın bir altı ay verin, ben hallederim. Gerçi biraz ütopiktirler, ama hallederim."

"Bu Kürtçülük konusunu halledeceğim."

"Bizim arkadaşlar devleti ile çok uzak düşmüş. Şimdi bunu hemen halletmeliyiz."

"... bütün örgütü de aşarak devlete her an koşmaya hazır bir pozisyon arz ettim. Çok önemli... örgüte diyeceğim, gel devletini tanı... Bir defa hata yaptık, bir daha yapmayalım..."

"En temel şart terörden uzaklaşmak değil midir? Sonrasında örgütün tasfiyesi gelecek. Zaten şiddet bitti mi ortada örgüt kalmaz. Anlayış düzeyini düzeltiyoruz, örgütlenmesini dağıtıyoruz. zaten bu böyle olur. Yani tek tek itirafçı örgütü dağıtamaz, tümüyle silahsızlaştıracağım."

"Bir gün gösteririm isterseniz size, ben PKK'lılarla nasıl savaştım. Eğer devletten daha fazla savaşmadıysam görün, kanıtlayacağım size bunu."

"PKK ile savaşmak demek, PKK'nın merkezi ile savaşmak demek, devleti anlamayanlarla savaşmak demektir. Şunun için bunları söylüyorum: Devlet de savaştı tabii, ama ben de PKK ile savaştım. Ve şimdi benim yapacaklarım var, milyonlar var. Mecnun gibi tapıyorlar."

"Tayfun Talipoğlu'na söyledim... Kendisi şahidimdir... "Genelkurmay'a söyleyin, beni fazla ezmeyin lütfen" dedim."

"Benim için hizmet önemlidir."
"Biz devleti tanımadan devlete karşı çıkmaya yeltendik."

"Fazilet hatada ısrar etmemektir. Benim aslıma bakarsanız, "Aman, ben zordayım, bana elinizi uzatın" dediğimi görürsünüz."

"Eğer devlet bana hizmet imkanı verirse, çok açık söylüyorum, inanılmaz gelişmeler ortaya çıkacak. Ben dün şeyi söyledim. Yani Doğu'daki halkın, Cumhuriyet'in taze bir kanı haline getirilmesidir."

"Gel şunu yap" deyin, bu, benim için emirdir."

"Ben devletin... oldukça akıllı bir eri gibi çalışacağım"
"Devletin adamı olmak da çok büyük bir onurdur."
"İğne ucu kadar bir hizmetim olursa ne mutlu bana."
"Hiç bir şey istemiyorum. Rütbe, şu, bu istemiyorum. Sadece çalışma imkanı istiyorum."
"Ben eylemlere yüzde 90 karşı idim. En büyük hizmet tutkusu bendedir."
"Apo bu değil. İş yapacağım, hizmetim olacak."

***********

Öcalan yurtsever komutanlarımızın denetiminde olduğu dönemde işte bu konuma gelmiş, teslim olmuştu. Ancak bu durum ABD'nin Büyük Kürdistan kurulmasını amaçlayan Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)'un önünde bir engeldi. PKK etkisiz duruma gelmiş, Kandil'e sıkışmıştı. Türk Ordusu PKK'ya geçit vermiyordu.

Öcalan'ı yurtsever komutanların denetiminden kurtarmak, Türk Ordusu'nu da PKK ile mücadeleden vaz geçirmek için Atatürkçü, Amerikan karşıtı, ülkenin bölünmesine karşı olan komutanların tasfiye edilmesi gerekiyordu. ABD bu amaçla AKP'yi Türkiye'nin başına oturttu. Tayyip Erdoğan, BOP Eşbaşkanı olduğunu kameralar ve mikrofonlar önünde defalarca söyledi. Bir ülkenin Başbakanının, kendi ülkesini bölmeyi amaçlayan başka bir ülkenin projesinde görev alması, görülmemiş bir olaydı.

Oval Ofis'teki Tayyip Erdoğan - Buş görüşmesinde Ergenekon tertibinin düğmesine basıldı. Tayyip Bey'in emniyet ve adliye içinde kadroları olmadığı için, bu tertibi yürütmekte Fethullahçı Savcı, hakim ve polisler görevlendirildi. Arkasından Balyoz ve diğer tertipler geldi, Öcalan "kurtarıldı" ve MİT emrine verildi.

Öcalan'a "Seni ordunun elinden kurtardık, ABD senin AKP Hükümeti ile çalışmanı istiyor. BOP gereğince Büyük Kürdistan kurmakla görevlisin" dediler. Öcalan inanmadı. Kendisini oyuna mı getiriyorlardı? Bir botla Marmara'ya açıldılar. Gemide CIA görevlileri ona açılımda görevli olduğunu, komutanların tasfiye edildiğini anlattılar. Barzani'nin temsilcileri de onayladılar. Öcalan da yeni efendisi olan Tayyip Bey'e biat etti.

Ezilmiş olan PKK yeniden canlandı, neredeyse sıfırlanmış olan şehit haberleri çığ gibi artmaya başladı. Bölünme amaçlı açılım için şartlar olgunlaştırıldı.

Öcalan'ın Türk Ordusu'nun elinden kurtarılıp ABD-AKP denetimine sokulması süreci hakkında geniş bilgi için bakınız:

Öcalan Amerikalılarla ve Barzani'nin temsilcileri ile görüştü
Öcalan Bursa'da MİT'in misafiri

 

                                                         Aydınlık, 7 Şubat 2014
***********


arşiv:
Apo taşeronluğa nasıl başladı 18 Aralık 2013
Kendi ağzından Apo... Kelime kelime, olduğu gibi... 15 Aralık 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder