30 Eylül 2014 Salı

Perinçek'in partisi dönek midir?

Sayın E.D. "50 yıllık CHP'liliğime son veriyorum. Ama yerine koyacak bir parti de bulamıyorum. Perinçek'in partisi bunlardan daha beter dönek" deyince, "İP nereden nereye dönmüş ki?" diye sordum. "Geçmişte Atatürk'ü yererken şimdi göklere çıkarması nedir?" yanıtını verdi. Bunun üzerine aşağıdaki açıklamayı yapmak gereğini duydum.

Sayın E.D.,

Öncelikle, sözcüklere verdiğimiz anlam üzerinde anlaşmamız gerek. Dönek sözcüğüne herhalde farklı anlamlar veriyoruz.

Bir an için, Perinçek'in partisinin (Bundan sonra kısaca İP diyelim) geçmişte Atatürk'ü yerdiği, şimdi ise göklere çıkardığı iddianızın doğru olduğunu farz edelim. Bu durumda, bence, İP'e dönek değil, "doğruyu görüp yanlışını düzeltmiş parti" dememiz gerekir.

Çünkü, dönek deyince, maddi çıkar uğruna önceden savunduğu görüşün doğru olduğunu bildiği halde karşısına geçen ve o doğru görüşe saldıran kişi anlaşılır.

İP, ta 1967'lerden beri sosyalizmi savunmaktadır. (O zamanlar ismi İP değildi). Doğaldır ki, Atatürk'ü ve devrimlerini de savunmaktadır. İP devrimci bir partidir. Bu yüzden bütün devrimcileri savunur. Kimdir bu devrimciler? Hepsini sayamayız, birkaçı şunlar: Hz. Muhammed, Spartaküs, Cromwell, Washington, Danton, Robespiyer, Marx, Engels, Lenin, Stalin, Mao, Bumedyen, Ho Şi Min, Kastro, ve tabii bizim devrimcilerimiz Namık Kemal'den Atatürk'e kadar.

İP bu görüşlerinden hiç bir zaman vazgeçmemiştir ve hiç bir zaman ne sosyalizmi, ne komünizmi, ne de büyük devrimcileri kötülemiştir. "Eskiden Marksizmi Leninizmi Mao'nun fikirlerini savunuyorduk, aman onlar ne kötü şeylermiş" dediğini duydunuz mu İP'in? O halde nasıl dönek olmakla suçlanıyor? Hangi fikrinden dönmüştür?

"Eskiden Maocu idiler, birdenbire Atatürkçü oluverdiler" suçlaması MİT dehlizlerinde üretilmiştir. Ne eskiden Atatürk'ü reddediyorduk, ne de şimdi Mao'yu reddediyoruz. Biz bütün ülkelerin devrimcilerini savunuruz. Ancak her devrimci kendi ülkesinin devrimcisidir ve kendi ülkesinin şartlarına uygun devrim yapmıştır. Onları savunmamız, onların yaptıklarını taklit edeceğimiz anlamına gelmez. 

İP, günümüzde Atatürk Devrimlerinin yok edildiği, ülkemizin yeniden emperyalizmin boyunduruğu altına düştüğü şartlarda, bir sosyalist parti olarak, İkinci Kurtuluş Savaşı için, yeniden Kemalist Devrim için ittifak kuracağı bir Atatürkçü partinin ortaya çıkmasını, veya CHP'nin tekrar Atatürkçü bir parti haline gelmesini 40 yıl gibi çok uzun zaman boş yere beklemiştir.

Atatürkçülerimizin Atatürkçü bir parti kuramayacağı anlaşıldığında (keşke daha önce anlaşılabilseydi) İP, dünyada bugüne kadar benzeri görülmemiş bir karar aldı. Parti sınıf partisi olmaktan çıkıp cephe partisi halini alacaktı. Bunun için Milli Hükümet Programı hazırlandı. Bu program, Atatürk Devrimlerinin tekrar hayata geçirilmesi için hazırlanmış bir programdı. 

Aslında, eski İP programları da Atatürk Devrimlerinin hayata geçirilmesini vurguluyordu, ancak son hedef olarak sosyalizmi gösteriyordu ve üyelerin marksizmi benimsemesi gerekiyordu. 

Milli Hükümet Programı ise emperyalizme karşı olan tüm halk sınıflarını bir araya getirmek için hazırlandı. Milliyetçiler, sosyalistler ve Atatürkçüler aynı Atatürkçü program temelinde birleşeceklerdi.

Olmaz sanılan şey olmuş, Atatürkçü bir parti kurulmuştur. Parti içinde MHP, CHP ve diğer partilerden katılanlar ile eski kadrolar arasında bir uyumsuzluk çıkmadı. Milli Hükümet Programı haricinde bir tartışma yok. Sağcı solcu - ülkücü komünist ayrımı geride kaldı. Riskli deney başarı ile sonuçlandı. Geçmişte böyle bir şey olabileceğini söyleyenlere deli gözü ile bakılırdı.

Kıbrıs gazisi olsun, PKK ile savaşmış olsun birçok komutanımız parti üyesi, hatta Genel başkan yardımcısı olmuşlardır. 

Ad ve nitelik:

İşçi Partisi, Türkiye işçi sınıfının, köylülerin, esnaf ve zanaatkarların, kamu çalışanlarının, fikir emekçilerinin, milli sanayici ve tüccarların ortak milli iktidarı için mücadele eden öncü partidir.

İşçi Partisi, Türk Devrimi'nin milliyetçi, halkçı ve sosyalist birikimini Parti'nin Tüzük ve Programı temelinde tek bir disiplin altında kucaklar.

Amaç

İşçi Partisi'nin yakın amacı, Meşrutiyetlerle başlayıp Kemalist Devrim'le en büyük atılımını yapan milli demokratik devrimimizi tamamlayarak milli devleti ve halk yönetimini yeniden kurmak, emperyalizmin baskı ve denetimine son vermek, Ortaçağ kalıntısı bütün ilişki ve kurumları hayatın her alanından temizlemek,...

İşçi Partisi, Türkiyemizin bugün Asya'dan yükselen çağdaş ve toplumcu uygarlığın önündeki seçkin yerini alması için, artık mafyalaşan kapitalizmin her tür sömürü ve baskısını arasız devrimlerle ortadan kaldırmayı ve imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir toplum kurmayı hedefler.

Milli Hükümet Programı için bakınız:



Şimdi gelelim İP'in ne zaman Atatürk'ü yerdiğine. Hangi tarihte Atatürk'ü yermişti? Perinçek gurubunun oluştuğu ilk günlere, çıkardığı ilk dergiye bakalım:

11 Kasım 1969 günlü 104 sayılı Türk Solu dergisinin kapağı



İç sayfalar:






Derginin künyesi:
(Bora Gözen, Aydınlık gurubunun Perinçek’ten sonra ikinci ismi idi. Filistin’de 9 arkadaşı ile birlikte İsrail komandoları tarafından öldürüldüler.)

İP 1969'dan önce mi Atatürk'ü yeriyordu acaba? Bu dergide Atatürk'ü yeren bir tek cümle bulamazsınız. Bulan varsa göstersin.

Daha yeni tarihlere gelelim:
10 Kasım 1978 günlü Aydınlık dergisi: Ölümünün 40. yılında saygıyla anıyoruz.




11 Ağustos 1979 günlü Aydınlık gazetesi:


23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos 1980 günlü Aydınlık gazeteleri:

Doğu Perinçek'in Atatürk'e hakaretten hüküm giymesinin aslı:
Atatürk'ün büyük bir devrimci olduğunu 1988'de yine söylüyor. Her zaman söylediği gibi.




Atatürk'ü Türkiye'ye ve dünyaya - doğru bir şekilde- tanıtan Doğu Perinçek'tir.
Bu konuyu diğer bir yazıda ele alalım
Saygılar sunar esenlikler dilerim.


IŞİD evleri Türkiye'yi sardı


Her şey Tayyip Erdoğan'ın ve AKP Hükümetinin bilgisi dahilinde.

Vahşiler başta büyük şehirler olmak üzere Türkiye'nin hemen hemen her şehrinde IŞİD evleri kurdular.

Lüks semtlerde ve villalarda yaşıyorlar.
700 camiyi büro yaptılar. Hacıbayram Camisi açığa çıkınca Tayyip Bey'in kızıp köpürmesi bu yüzden.

Aydınlık, 25 Eylül 2014

Büyükşehirleri silah ve bomba deposuna dönüştürdüler. MİT'in Hükümete sunduğu 100 sayfalık IŞİD Raporu'nu Alman Bild gazetesi açıkladı. Böylece Aydınlık'ın daha önce vermiş olduğu haber doğrulanmış oldu.

AKP Hükümeti'ne sunulan 100 sayfalık raporun önemli noktaları şöyle:
Artık IŞİD'i kontrol edemiyoruz. IŞİD çok güçlendi.
Ankara, Adıyaman, Eskişehir, İzmir, Konya, Şanlıurfa ve Hatay'da IŞİD'in silah depoları var. Cihat ilan edildiğinde bu silahlarla suikastlar yapılacak.

Özellikle kenar semtlerdeki lüks villalara yerleştiler. Yanlarında kadınlar da var. Genellikle yan yana ve çok sayıda villa kiralıyorlar. Birisini büro yapıyorlar. Diğer evlerde ne yaptıkları bilinmiyor. En büyük yerleşkelerinden biri Kızılcahamam.

Tercih ettikleri diğer yerleşim yerleri de lüks semtlerdeki lüks konutlar. Yan yana, üst üste daire kiralamaya özen gösteriyorlar. Türkiye'nin her tarafını IŞİD evleri sarmış durumda.
Ulaşım için camları filmlenmiş minibüs kullanıyorlar.

700 caminin yakınında bürolar kurdular. Yatsı namazından sonra camide toplantı yapıp militan devşiriyorlar. Karadeniz illerinde görüldüğü gibi camilerde vaaz bile veriyorlar.

Aydınlık'a konuşan güvenlik birimleri, Hükümet güvencesi sayesinde vahşilerin çok rahat hareket ettiğini söylediler:
"IŞİD militanları o kadar rahat ki, sakallarını kesmeye, kıyafetlerini değiştirmeye bile gerek duymuyorlar. Ankara, İstanbul, Konya'da ve Gaziantep, Hatay gibi sınır illerinde ellerini kollarını sallaya sallaya faaliyet yürütüyorlar"

Aydınlık, 29 Eylül 2014

***********
arşiv:
Vahşilerin ABD'ye açtığı kapılar 28 Eylül 2014
Konsolosluk rehinelerinin gerçek hikayesi 26 Eylül 2014
MİT artık IŞİD trafiğini izleyemiyor 16 Eylül 2014
Tayyip Bey'in vahşileri Konsolosluğumuza saldırdı 11 Haziran 2014
Suriye'de şeriatçılar arası meydan savaşı 7 Ocak 2014
Türkmenler: TIR bize gelmiyordu 5 Ocak 2014
Somali saldırısının anlamı 31 Temmuz 2013
IŞİD bahanesiyle PKK'ya alan açmak 2 Nisan 2014

***********

29 Eylül 2014 Pazartesi

PKK talepleri CHP programı oldu

HDP - PKK'nin Amerika'da düzenlediği konferansa katılan CHP Genel Başkan Yard. Tanrıkulu, PKK'nin ana taleplerini "CHP talepleri" olarak sıraladı.

Tanrıkulu şöyle dedi:
"Açılım sürecine karşı değiliz. Devletin Öcalan'la görüşmeler yaptığını biliyoruz. İtirazımız, sürecin şeffaflıktan uzak yürütülmesinde. Açılım bir barış sürecidir.
CHP'nin Açılım'a katkı çabalarını AKP engelliyor.
Biz, Meclis'i Açılım'ın temel dayanağı haline getirmek istiyoruz.
Kürt sorununun çözümünde CHP'nin temel aktör haline gelmesi gerektiğini düşünüyorum."

"Kürt sorunu artık bölgesel ve uluslararası bir sorundur." 
("ABD ve AB olaya müdahil olsunlar, gelsinler Kürdistan'ı kursunlar, yetti gari artık daha ne kadar beklicez" deyu feryat ediyor Lice'li muhterem.)

Aydınlık, 28 Eylül 2014

Tanrıkulu'nun sıraladığı CHP'nin çözüm önerileri şöyle:

-- Çözüm sürecini şeffaf bir şekilde yürütelim. AKP'ninki gibi değil, bağımsız bir Akil İnsanlar Heyeti oluşturalım.

-- Yerel yönetimlere özerklik verilmesini, yerel yönetimlerin güçlendirilmesini, Avrupa Özerklik Şartı'na Türkiye'nin koyduğu çekincelerin kaldırılmasını istiyoruz

-- Dersim arşivlerinin açılmasını ve bu katliamın arkasındaki tüm sır perdelerinin aralanmasını istiyoruz.

-- Sivil siyasetin önündeki temel engellerin, yasaların kaldırılmasını istiyoruz. (PKK'lilerin yasal siyasete katılmasını istiyor)

-- Geçmiş travmaları hatırlatan isimlerin değiştirilmesini istiyoruz. (Tunceli'yi Dersim yapalım, Ortaca'yı Roboski vesaire...)

-- Toplumsal barışı bozan koruculuk sisteminin kaldırılmasını istiyoruz.

-- Bağımsız bir "Hakikatleri Araştırma Komisyonu" kuralım. ("Esas suçlunun PKK değil, Türk Ordusu ve geçmiş Hükümetler olduğu hakikatini ortaya çıkaralım" demek istiyor.)

-- Faili meçhulleri, yargısız infazları araştıralım, failleri bulup yargı önüne çıkaralım diyoruz.
("PKK'nın işlediği cinayetleri ve hayali cinayetleri sahte tanıklar kullanarak askerin ve korucuların üzerine yıkalım" demek istiyor, geçenlerde açılan dava gibi. Bakınız: http://aliserdarbolat.blogspot.com.tr/2014/09/cumhuriyette-ordu-dusmanlg-tavan-yapt.html )

Konferans hakkında ayrıntılı bilgi için bakınız:

 

***********
arşiv:
F-CHP'nin HDP aşkı alevleniyor 25 Eylül 2014
Cumhuriyet'te ordu düşmanlığı tavan yaptı 19 Eylül 2014
CHP'de Açılım ve Özerklik Devri 7 Eylül 2014
Atatürk'ün sosyaldemokrasi ile mücadelesi 5 Eylül 2014
İkinci Ekmel Olayı : Muharrem İnce 4 Eylül 2014
Muharrem İnce'nin programı: AB'ye girelim, HDP ile yakınlaşalım 23-8-14
Atatürk ile demokrasi arasında bir seçme yapmak zorunda kalınırsa... 21-8-14
Beş maddede sosyaldemokrasi 20 Ağustos 2014
Nihat Genç Halk TV'den kovuldu 19 Ağustos 2014
ABD'nin 2008 tarihli CHP Raporu: "Baykal gitsin Kemal gelsin" 18 Ağustos 2014
PKK'yı yasallaştırma cinayetinin suç ortakları 17 Ağustos 2014
Yılmaz Özdil kumpası can damarından vurdu 16 Ağustos 2014
Hulki Cevizoğlu, YURT gazetesinden kovuldu 15 Ağustos 2014
YURT gazetesinin ekseni kaydı 14 Ağustos 2014
CHP bölücülük yolunda tam gaz 13 Ağustos 2014

***********

28 Eylül 2014 Pazar

Vahşilerin ABD'ye açtığı kapılar

Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) gözden kaçırılırsa, IŞİD vahşileri olayı dahil hiç bir olay anlaşılamaz.

ABD'nin bu projesi, Ortadoğu'daki ülkeleri parçalamayı, onları sürekli bir kargaşalık içine itmeyi ve bu suretle onları İsrail için bir tehlike olmaktan çıkarmayı, ayrıca bölgede kendisine yüzde yüz bağlı bir Büyük Kürdistan kurmayı hedeflemektedir.
Büyük Kürdistan ise Türkiye, İran, Irak ve Suriye'den kopartılacak topraklar üzerinde kurulacaktır.

Bu projenin haritası ABD ordu dergisinde yayımlanmış, Roma ve Atina'da NATO toplantılarında duvarlara yansıtılarak Türk subaylarının gözüne sokulmuştu. Oyun gizli değil, apaçık bir şekilde oynanmaktadır.
Bakınız:

***********

Irak'ta Maliki Hükümetinin kurulması ve Suriye'de Esad'ın direnmesi nedeniyle, ABD'nin bu iki ülkeden "Kürdistan için parça koparma" planı bozguna uğramıştı.
Bozguna uğrayan planın yeniden sahneye konulması için kapıları açan anahtar olarak IŞİD saldırısı kullanılıyor. İşte vahşilerin saldırısının ABD'ye açtığı kapılar:

***********

İlk hizmet: Maliki'ye darbe
++++++++++++++++++++++

Irak'ta 2010 genel seçimlerinden sonra hükümeti Maliki kurdu.
Irak'ı işgal etmiş, tüm alt yapısını ve ulusalcı örgütleri çökertmiş olan ABD, artık Bağdat'ta sadece kendi emirlerini dinleyen hükümetler kurulabileceğine öylesine inanmıştı ki, seçimden önce, ABD askerlerinin Irak'tan çekilmesi anlaşmasını imzalamıştı Bağdat hükümeti ile.
Ancak Maliki, Bazani'nin bağımsızlık yolunda atmak istediği adımlara engel olduğu gibi, Haşimi'nin Barzani bölgesine benzer bir özerk Sünni bölgesi kurulması isteğine de karşı çıkmıştı.
Bu durum, ABD'nin Irak'ı üçe bölmeyi öngören BOP planını engelliyordu. ABD Irak'ı bu amaçla işgal etmiş, ancak şimdi Irak'ın bölünmesine karşı bir hükümet kurulmuştu. ABD, yaptığı hatadan dönmek istedi, ABD askerlerinin çekilmesi anlaşmasını iptal etmek için Maliki Hükümeti'ne başvurdu. Maliki kabul etmedi. Şii lider Sadr, anlaşmanın gösterdiği tarihten sonra Irak'ta gördükleri her ABD askerine ateş edeceklerini açıkladı. ABD, çaresiz Irak'tan çekildi.
Bakınız:

Öyle bir şey olmalıydı ki, Maliki devrilsin ve ABD Irak'ı bölme amaçlı müdahalesine devam etmek için Irak'a dönebilsin. 2014 seçimleri beklendi. Ama, Maliki'nin partisi yine en yüksek oyu almıştı. İşte o anda IŞİD saldırısı başladı. IŞİD Bağdat'ın kilidi olan Türkmen Emirli kasabasını kuşattı. Emirli düşerse vahşiler Bağdat kapılarına dayanacaktı.

ABD, kılını bile kıpırdatmadı.

Ancak beklenmeyen bir şey oldu. Emirli'de Türkmenler kadınlı erkekli canavarlar gibi direndi. IŞİD vahşileri ilk kez gerçek bir direnişle karşılaşıyordu. Irak Ordusu, IŞİD'e direnilebileceğini görerek cesaretlendi ve kuşatmayı yararak Emirli'ye ulaştı. Bu, savaşın dönüm noktası idi. Aydınlık gazetesi bile "Irak Ordusu Emirli'yi kurtardı" başlığı attı ama gerçekte Emirli Bağdat'ı kurtarmıştı.

IŞİD'in tökezlediğini gören ABD, göz boyamak için Emirli çevresindeki vahşileri bombaladı. Sonra IŞİD karşısındaki bozgundan Maliki'yi sorumlu tutan propaganda ile Bağdat Meclisi'ne abandı. Cumhurbaşkanı, Anayasa'ya göre en fazla oy alan partinin başkanı olan Maliki'yi ataması gerekirken, yine aynı partiden İbadi'yi Başbakan olarak atadı. İbadi, ABD baskılarına Maliki gibi direnemeyecek karakterde bir kişi olarak biliniyor.

IŞİD'in ABD'ya açtığı ilk kapı, Bağdat kapısı oldu. Maliki devreden çıkarılınca, IŞİD Bağdat yönündeki saldırısını iptal etti. İlk görev başarılmıştı çünkü.

İki: Türkmenlerin yurtlarından sürülmesi
++++++++++++++++++++++++++++++++++

Barzani, ABD'nin önce Çekiç Güç koruması, sonra da Irak işgali ile kendi denetimine verdiği Kuzey Irak'ta etnik temizlik yapmak istiyordu. Kerkük'e girmiş, nüfus kayıtlarını imha etmiş, Türkmenleri göçe zorlamış, buraya Kürt nüfus yerleştirmişti. Aynı şey Telafer'de kanla yapıldı. 2004 yılında, nüfusunun tamamı Türkmen olan Telafer, ABD Ordusu ve Barzani peşmergelerinin ortak saldırısına uğradı. Arka arkaya 7 saldırı. Türkmenler acımasızca katledildi, çöllere sürüldü. AKP hükümeti kılını bile kıpırdatmadı.

Kıpırdatmadı, çünkü Abdullah Gül'ün ABD Dışişleri Bakanı ile yaptığı 2 sayfa 9 maddelik anlaşmanın 5. maddesi, Türkmenlerin Bağdat ve güneydeki diğer şehirlere sürülmesini öngörüyordu.

Bütün bu gayretlere rağmen Türkmenlerin büyük çoğunluğu yerlerinden sürülememişti. İşte IŞİD vahşileri bu sorunu çözecek, Türkmenleri yurtlarından sürecek, bin küsür yıllık Türkmeneli Türkmensiz hale getirilecekti. Barzani'nin (ve tabii ABD'nin) Kürdistan'a ait olduğunu iddia ettikleri Türkmen elleri, kılçıksız olarak Barzani'ye teslim edilecekti.

Gayet tabii, tüm bu Türkmen katliamı ve Türkmenlerin güneye, Kerbela çöllerine sürülmesi sürecinde ABD kılını bile kıpırdatmadı.
IŞİD vahşileri, ikinci görevlerini de başarmışlardı. Tayyip Erdoğan'ın katkıları ile.

Üç: Kerkük'ün Barzani'ye teslimi
++++++++++++++++++++++++++++

Kerkük, Barzani ile Bağdat arasında ihtilaflı bir konu idi. IŞİD'in Musul'u işgali ve Irak Ordusu'nun bozgunu üzerine Barzani "Kerkük'ü IŞİD'den koruma" bahanesi ile şehri denetimi altına aldı.
IŞİD, onyıllardır sürüncemede kalan Kerkük sorununu bir çırpıda çözmüş, şehrin kapısını Barzani'ye açmıştı. Barzani şimdi "Beni buradan artık kimse çıkaramaz" diyor. Oldubitti ABD koruması altında.

Dört: "ABD Barzanistan'ın koruyucusudur" mesajı
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++

Türkmenleri, Şiileri, kendisinden olmayan Sünnileri kesip biçerek Bağdat kapısına dayanan IŞİD'e ses çıkarmayan ABD, IŞİD Mahmur'a girip sözde Kürdistan'ın başkenti Erbil'i tehdit etmeye başlayınca "Dur" dedi.
Böylece dünyaya şu mesaj verilmiş oldu: ABD'nin kırmısı çizgisi Barzanistan'dır. Dokunanı cıs yapar.
Vahşiler, ABD'nin bu mesajı verebilmesi için Erbil üzerine sürülmüştü. Maksat hasıl olunca Barzanistan sınırları dışına çıktılar.

Beş: PKK'nin yasallaştırılması
+++++++++++++++++++++++++

IŞİD Sincar'a PKK'nin yasallaştırılması amacıyla saldırtıldı. Tel-Afer'den buraya kaçan Türkmenler ve yerli Yezidi Kürtler Sincar Dağı'na kaçtılar. Erbil'e yaklaşan vahşileri durduran ABD, Sincar'a saldırıyı durdurmadı. Vahşilerin ağır silahları karşısında dayanamayan Barzani peşmergeleri şehri savunamadılar.

PKK işte tam bu sırada ABD desteğinde sahaya indi. Sincar Dağı'na giderek buraya kaçanları koruma altına aldı. ABD yetkilileri Sincar Dağı'na giderek PKK ile resmen görüşme yaptılar ve fotoğraflar dünyaya servis edildi. PKK yasadışı bir örgüt olmaktan çıkmış, IŞİD'e karşı savaşta ABD'nin müttefiki haline gelmişti.

Sözde PKK'nin "höt" demesi ile, aslında ABD talimatı ile IŞİD saldırıyı durdurup çekildi. PKK, "Yezidi Kürtlerin kurtarıcısı" konumuna yükseldi. Barzani'nin yapamadığını, ABD desteği ile PKK yapıyordu. Böylece PKK itibar kazandı. Uzun zamandır PKK'yi terörist örgütler listesinden çıkarmak için fırsat bekleyen Avrupa ülkelerinin eli rahatladı. "Terörist" IŞİD'e karşı ABD ile birlikte savaşan PKK, elbette terörist olamazdı. Resmen olmasa bile fiilen bu konu halledilmiş oldu.

Altı: Kürt Koridoru'nun yeniden gündeme getirilmesi
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++

Irak'a saldırının asıl amacı Saddam'ı devirmek değil, Irak'ı Barzanistan (Güney Kürdistan), Şii Devleti ve Sünni Devleti diye üç parçaya bölmekti.

Suriye saldırısının asıl amacı da ülkeyi Rojava (Batı Kürdistan), Sünni Devleti, Nusayri Devleti ve Dürzi Devleti diye dört parçaya bölmek.

Burada ABD için önemli olan, Kürdistan parçaları. Suriye'nin kuzeyinde Türkiye sınırı boyunca uzanıp Barzanistan'ı Akdeniz'e bağlayacak şerit şeklinde Kürdistan kurulması planlanıyor. Çünkü Kürdistan'ın bağımsız bir devlet olarak yaşayabilmesi için denize açılması şart. Rojava adı verilen şerit şeklindeki bu bölgeye "Kürt Koridoru" diyoruz kısaca. Ancak Esad'ın direnişi ve Kürt örgütleri ile şeriatçı isyancılar arasındaki anlaşmazlıklar yüzünden bu koridor açılamadı.

Bu koridoru açmak için de IŞİD anahtarı kullanılıyor. Plan, Barzanistan için uygulanmış olan planın aynısı. Tarih tekerrür mü edecek?
Saddam saldırısı sonucunda, Irak Kürtleri Türkiye'ye göç etmiş, bunun üzerine ABD Irak Ordusunun Kuzey Irak'a geçmesini Çekiç Güç vasıtasıyla engellemiş ve Barzanistan'ı kurmuştu.
Bu defa, IŞİD saldırısı ile Suriye Kürtleri Türkiye'ye göç edecek, ABD de IŞİD'in Rojava'ya geçmesini engelleyecek ve Kürt Koridoru'nu açacak. IŞİD'in Erbil ve Sincar dağı (Şengal) saldırılarını kolayca durduran ABD, Ayn el-Arab (Kobani) saldırısını bu yüzden durdurmuyor. Ses getiren ancak tam sonuç almayacak yerleri bombalıyor. Amaç daha çok sayıda Kürt göçmenin Türkiye'ye yönelmesi ve dünya kamuoyunu "Rojava'yı kurtarmak" adına bölücü Kürt örgütlerine silah dahil her türlü yardım için ikna etmek.

Savaş kasten uzatılacak, senelerce süreceği planlanan savaş süresince PKK silahlandırılacak, eğitilecek, ABD ateş desteği altında IŞİD ile savaşacak ve ordulaşacak. Yıllar sonra IŞİD'i yenilgiye uğratacak olan koalisyonun ortağı olan PKK'ye bundan sonra artık kimse "Silah bırak" diyemeyecek. Ve PKK, fiilen, Kuzey Suriye'yi yönetme hakkına sahip olacak. Sonraki adım Türkiye'den "Kuzey Kürdistan" parçasını koparmak.

Ancak bir sorun var: ABD Çekiç Gücü İncirlik'i kullanmıştı. Şimdi ise kullanamıyor. Ayrıca, ABD'nin dünya çapında güç kaybetmesine bağlı olarak, IŞİD'e karşı kurulan koalisyon ortakları arasında şiddetli uyumsuzluklar var. Bu yüzden ABD'nin kendi yarattığı kaosu kontrol etmesi neredeyse olanaksız. Bu, ayrı bir yazı konusu.

Yedi: Bölücü Kürt örgütlerinin birleştirilmesi
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++

Aralarındaki derin çelişkiler yüzünden bir araya gelmeleri mümkün olmayan başta Barzani ve PKK olmak üzere bölücü Kürt örgütleri, ABD tarafından "IŞİD tehdidine karşı birleşin" talimatı ile bir araya getiriliyor. ABD bombalıyor, kara gücü olarak da alanda sadece bölücü örgütler var. Yani: Havada ABD ve koalisyonun diğer ortakları, karada Barzani ve PKK. Tayyip Bey'in de itiraf ettiği gibi, sonuç alıcı güç kara gücü olduğuna göre, ABD'nin esas müttefikleri bölücü Kürt örgütleri.

Türkiye IŞİD karşıtı koalisyona katılırsa Türk Ordusu ile PKK müttefik olacak.

Ancak Türk Ordusu bunu kabul etmez. Kürt Koridoru planı bu yüzden ikinci kez bozguna uğrayacak.

***********
arşiv:
Konsolosluk rehinelerinin gerçek hikayesi 26 Eylül 2014
MİT artık IŞİD trafiğini izleyemiyor 16 Eylül 2014
Tayyip Bey'in vahşileri Konsolosluğumuza saldırdı 11 Haziran 2014
Suriye'de şeriatçılar arası meydan savaşı 7 Ocak 2014
Türkmenler: TIR bize gelmiyordu 5 Ocak 2014
Somali saldırısının anlamı 31 Temmuz 2013
IŞİD bahanesiyle PKK'ya alan açmak 2 Nisan 2014

***********

26 Eylül 2014 Cuma

Konsolosluk rehinelerinin gerçek hikayesi

Dünya Lideri Tayyip Bey'in Hariciye Nazırı Davutoğlu: "Ortadoğu'da bizden habersiz yaprak kımıldamaz" demişti.
Konsolosluk baskınından sonra onun bunun alay konusu oldu bu sözlerinden dolayı:

Ahmet Davutoğlu "bizden habersiz ortadoğuda yaprak kıpırdamaz" diyeli çok da olmadı. Yaprağı bırakın, ormandan haberleri yok.
***********

Derin Stratejist Davutoğlu, 10 Haziran günü şöyle şakıdı tvitırdan:


MHP Milletvekili Sinan Oğan: (Meclis Kürsüsünden):
"Musul Başkonsolosluğumuz tehdit altında"

AKP Milletvekili İhsan Şener:
"Atma !"

***********

Ancak biz, Davutoğlu'nun doğru söylediğini kabul edelim. Çünkü, Fethullahçılar dahil tüm yabancıların kaçmasına rağmen Konsolosluğumuzun tahliye edilmemesi 2 türlü açıklanabilir.
1 - IŞİD dostumuzdur, onları eğitiyoruz, sınırlarımızdan Suriye'ye sokuyoruz, her türlü destek veriyoruz, bize bir şey yapmazlar.
2 - Dostumuz IŞİD'e karşı bir eyleme zorlanmamız halinde ayak sürümek için diplomatlarımızı rehine verelim.
MHP Milletvekillerinin görmüş olduğu tehlikeyi Hükümetin görmemiş olması düşünülemezdi.

Her iki durumda da, AKP'nin IŞİD'e destek verdiği gün gibi ortadadır.
Belki Tayyip Bey'in karşısına güçlü bir aday çıkarsa, seçimden önce rehineleri sözde kurtarıp propaganda malzemesi yapmayı düşünmüşlerdi.Tayyip Bey adaylığını açıklamayı habire erteliyordu. Ekmel'in adaylığı açıklanınca, derin bir nefes aldı ve kendi adaylığını açıkladı. Rehine kozunu kullanmanın gereği kalmamıştı.

Ancak Tayyip Bey şunun farkında idi ki, elini verdiği IŞİD'e kolunu kaptırmıştı. Türkiye içinde de örgütlenmesine izin verdiği IŞİD tehlikeli bir konuma gelmişti. Ancak ne kadar vahşi olursa olsun kendisini İslami olarak gösteren her örgüte destek vermeyi, oy deposunu korumak için gerekli görüyordu. MİT aracılığıyla da IŞİD'i kontrol altında tutabileceğini sanıyordu. Tayyip Bey'in en önemli yanılgısı bu idi. Amerika, kendi, yarattığı canavarı MİT'in kontrolüne bırakacak kadar enayi miydi?

Amerika, bölge ülkelerine IŞİD karşıtı koalisyona katılma çağrısı yapınca Suudiler ve Katar hemen kabul etmişti. Çünkü o ülkelerin yöneticilerinin oy diye bir derdi yoktu. Onlarda seçim yoktu çünkü, biri krallıktı diğer emirlik. Ancak Tayyip Bey'in oy derdi vardı. Müslüman (!) IŞİD'e karşı bir eyleme girerse oy kaybedebilirdi. Rehineleri bahane göstererek yan çizmeye çalıştı.

CIA bu sorunu kolayca çözdü. Bağdadi'ye "Bırak" mesajı gönderdi. IŞİD rehineleri Musul'dan Suriye'deki ana üslerinin olduğu Rakka üzerinden Tel-Abyad'a getirdi ve orada kontrol altında tuttuğu Akçakale sınır kapısında MİT'e teslim etti.

***********

101 gün çalışan, pili takıp çıkarılan, kadınların üzerinde saklanan telefon masalları ile millet uyutuldu. Rehinenin üzerindeki telefon bulunamaz mı? Sözde kadınları aramıyorlarmış. Pazarlarda cariye olarak satıyorlar, saklayıp gizlemeden tecavüz ediyorlar. Türkmen babalar IŞİD'in eline geçmesin, tecavüze uğramasın diye öz kızlarını zehirliyorlar, Yezidiler "Kızlarımızı hapsettikleri binaları bombalayın, onları öldürün" diye yalvarıyorlar. Vahşilerin tümünün ırz düşmanı olduğunu bütün dünya biliyor. Kadınlara el sürmüyorlarmış. yalanın bu kadarına pes...
Bakınız:

***********

"MİT adım adım takip ediyordu, sınır boyunca uçaklarımız uçuyordu, konvoyun güvenliğini sağlıyorduk" gibi sunturlu palavraları101 gün rehin kalan Özel Harekatçı Veysel Can yerle bir etti.

 Can'ın anlattığına göre, baskından önce Konsolosluk binasının karşısındaki Irak askeri birliği şehri terk etti. Buna rağmen Konsolosluk tahliye edilmedi.

Can, bırakılmalarını şöyle anlattı:
"Hazırlanın sizi Türkiye'ye göndereceğiz dediler. Otobüslerle Suriye'nin içinden geçerek Rakka'ya, sonra Tel-Abyad'a geldik. MİT'e haber vermedikleri için 4 saat Akçakale sınırında bekledik. Sonra Türk görevliler geldiler, "Belgeleri imzalayıp sizi sayarak teslim alacağız" dediler." (Akçakale'nin Suriye tarafındaki Tel-Abyad sınır kapısı IŞİD'in kontrolünde.)
Bakınız:

Bu fırsattan istifade, MİT, yaklaşık 30 tutuklu IŞİD'ciyi pazarlık bahanesi ile IŞİD'e teslim ett.

***********

CIA, bu arada, MİT'in IŞİD bağlantılarını kesti. IŞİD'in Türkiye içindeki tüm bağlantıları ve örgütlenme haritası tümüyle CIA denetimine geçti. İstanbul'da uçaktan inen 30 IŞİD üyesinin MİT'i atlatarak kayıplara karışabilmesi, bu sayede oldu. MİT, bu durumu bir raporla Hükümete bildirdi.
Bakınız:

 


Alman Bild gazetesi, MİT Raporu'nu haberleştirdi:

AKP Hükümeti'ne sunulan 100 sayfalık raporun önemli noktaları şöyle:
Artık IŞİD'i kontrol edemiyoruz. IŞİD çok güçlendi.
Ankara, Adıyaman, Eskişehir, İzmir, Konya, Şanlıurfa ve Hatay'da IŞİD'in silah depoları var. Cihat ilan edildiğinde bu silahlarla suikastlar yapılacak.

Rapor haricinde Bild'in verdiği bilgiye göre, yaralı IŞİD üyeleri Türkiye'de tedavi ediliyor. Hatta Hatay'da IŞİD'e ait bir hastane var.
Bakınız:

***********

Böylece IŞİD kozu Tayyip'in elinden alınmış oldu. IŞİD karşıtı koalisyona katılmamak için Tayyip Bey'in bahanesi kalmadı. ABD Dışişleri ve Pentagon (Savunma Bakanlığı) yetkililerinin "Türkiye katkı verecek" "Vermeye mecbur" diklenmeleri rehinelerin serbest bırakılacağını önceden bilmelerinden dolayı idi.

***********

Tavşana kaç tazıya tut:

IŞİD, Türkiye üzerinden CIA kanalı ile desteklenmeye devam edilecek. Ancak destek azaltılacak, IŞİD'in ne köy ne kasaba olması sağlanacak. IŞİD ortadan kaldırılmayacak, çünkü IŞİD'e karşı mücadele bahanesi ile bölücü Kürtçü örgütler bir araya getiriliyor. Avrupa ve Amerika da, PKK dahil tüm Kürt örgütlerine IŞİD'e karşı mücadele için silah yardımı yapacak. Terörist IŞİD'e karşı savaşan PKK, terör örgütleri listesinden çıkarılacak. Cici örgüt olacak. Artı pekaka değil, pekcici diyeceğiz.

Türkiye koalisyona katılacak, Türk Ordusu PKK, PYD, Barzani ve diğer Kürt örgütleri ile birlikte IŞİD'e karşı savaşa katılmış olacak. Türk Ordusu ile PKK müttefik gibi olacak. 3 yıl savaştıktan sonra IŞİD'e karşı zafer kazanan koalisyonun içindeki PKK'ya artık kimse "Silah bırak" diyemeyecek.

İşte CIA planı bu. Ama başaramayacaklar. Türk Ordusu, PKK ile birlikte hareket etmeyi kabul etmeyecek.

***********
arşiv:
MİT artık IŞİD trafiğini izleyemiyor 16 Eylül 2014
Tayyip Bey'in vahşileri Konsolosluğumuza saldırdı 11 Haziran 2014
Suriye'de şeriatçılar arası meydan savaşı 7 Ocak 2014
Türkmenler: TIR bize gelmiyordu 5 Ocak 2014
Somali saldırısının anlamı 31 Temmuz 2013
IŞİD bahanesiyle PKK'ya alan açmak 2 Nisan 2014
***********